“ALÇAKLAR ve NAMUSSUZLAR!”
AKP lideri ve T.C Başbakanı Erdoğan’ın “toplum mühendisi” danışmanlarının yönlendirmeleri ile ortaya attığı “Kürt Açılımı”(siyah) projesi [ki içeriği tam olarak belli olmayan “proje”nin bu yönü tipik Amerikan pragmatizminin (faydacı eylemcilik) psikolojik savaş unsuru olarak toplum yönlendirmelerinin taktiği olduğunu bilenler için aşikâr bir biçimde kanıtlamaktadır] amaçına ulaştı ve akılları tekrar iktisadi gerçeklerden uzaklaştırarak, AKP kurmaylarının her seçim öncesi klasiği olan siyasal “it dalaşı” içine soktu…
Bu “Kürt Açılımı”na yemi atanların beklediği gibi ilk sert tepki MHP’den geldi. Çünkü el altından sadece “bazı” bilgilerin ulaşması gereken yere çok dolaylı bir biçimde ulaştırıldığından şüphe edilmemelidir. (Çünkü tartışma çizgisinin dışındaki asıl önemli bilgiler ne ortaya çıkarılmış, ne de bahis konusu olmuştur. Ben aşağıda bunları devrimci demokrat aydınların dikkatine sunuyorum.) MHP’nin elindeki “güvenilir”(beyaz) bilgilere dayanarak “Kürt Açılımı”nın Amerikan tarafından dikte ettirildiğini açıklaması üzerine Rize melezi “Kasımpaşalı” Başbakan R.T.Erdoğan: “Bunu ispat ederlerse her şeye varım. Ama ispat edemezlerse alçaktırlar ve namussuzdurlar…” diyordu. (21.08.08.Vatan) Birkaç gün sonra ise yandaş medyanın Fetoşcu Zaman grubunun ingilizce sürümüne verdiği demeçte Mr. Phillips, Birleşik Devletler Atlantik Konseyi-ACUS’un hazırlattığı “Türkler ve Irak Kürtleri Arasında Güven Tesisi” adlı Haziran 2009 tarihinde yayımlanan raporu kendisinin hazırladığını ama söylenenlerin Başbakanın kendi deyişi olduğu gibi “yersen” tarzında bir açıklama yapıyordu…
Konuya biraz gerilerden başlamanın faydalı olacağı kanaatindeyim. “ ‘Arap’ Lawrence Hâlâ Türklerle Savaşıyor! – II” başlıklı yazım, 18 Şubat 2008 tarihinde internette yayımlandı. O yazıda 20 yıllık özel “gazete kitaplığı” arşivime dayanarak “balık hafızalı” necip Türk milletine tekrar anımsatmak için yazmışık. Ama tekrar okuyalım: “Diyor ki Erbakan hocaefendi, "28 Şubat askerlerin değil, ABD'nin düşünce kuruluşu American Institute'ün Orta Doğu uzmanı Alan Makovsky'nin hazırladığı Türkiye raporları çerçevesinde Türkiye dışında planlandı, 28 Şubatçılar bunun farkında olmadı... içeride "işbirlikçileri" aracılığıyla uygulamaya konuldu..." (28.02.07.Basın.) Bu "işbirlikçiler", rantçılar, diye bir açıklama getirmiş hoca...” Hoca, yerden göğe kadar haklıdır. Çünkü Amerikan kapitalizminin sistematiği içinde çalışma tarzı budur. Görünürde düşünce kuruluşları ve uzman kariyerine sahip istihbarat görevlileri vardır. “Resmi” olan hiçbir şey yoktur. “Resmi” kavramı ancak, Amerikalılar tarafından “eski kıta” adı ile küçümsenen Avrupa (ve kapitalizmi) için geçerlidir. Ne ki NATO hegemonyası ile Amerikan “resmi”yeti de taktik olarak “yaşlı” Avrupa’ya benimsetilmiştir. Çünkü Birleşik Devletler her şeyi “ihale” (yani taşeron) üsulü ile halleder, ABD’de insan yaşamı başta olmak üzere herşey “RANT” çıkarları üzerinde kurulmuştur. Tekelci Kapitalizmin kaotik spekülatif emperyalist ruhu da budur zaten. Söz konusu olan ABD’nin mali oligark efendilerinin “çıkarları”(interests) için 20 yıllık genel “global” (pax-amerikan “amerikan-barışı” hegemonyası) stratejisinin, 5–10–15 yıllık dönemseller içinde uygulayacağı 30 yıllık “A Planı”na bağlı “B-C-D…” planlarının yaşama geçirilmesi ve planlar içinde yer alan taktiklerin yönetilmesidir. Kapitalizmin artık tam anlamı ile küreselleştiği günümüzde bunu kavrayabilmek için belli bir IQ seviyesini yakalamak zorunludur…
Anaerkil komünün birçok geleneğini sürdürmekte özen göstermiş büyük atam Temücin (Cengiz Han)’in Moğollara bıraktığı önemli bir gelenekte yazılı tarihi tutmak ve toplumun belleğinden silinmemesini sağlamaktı. Bu Türkik kabilelerde bulunmayan bir gelenektir. Bu yazılı tarihin en önemlisi Batılı araştırmacıların Oryantalist kafalarının bir çarpıtması olan “Gizli Tarih”tir. Hâlbuki moğolca Mongğol-un ni’uça tobçi’an olan bu belgenin tam türkçesi “Moğolların genel tarihi”dir. Bu belge Moğolların sadece “tarih”ini değil, iktisadi-siyasi-toplumsal-tarihsel oluşumuna anlatan bir belgedir. Şimdi Yörükler deyince aklıma demogog ama yumuşak muhalif Deniz Baykal geliyor. Arşivden okuyorum: “24 Temmuz 2007 tarihli Vatan’da Zülfü Livaneli, ilginç bir “sır”rı açıkladı. Bu da 2002 yılında yasaklı olan R.Tayyib Erdoğan’ın Beylerbeyi’nde Baykal’la yapmış olduğu gizli görüşme!” Herkes nerede olduğu üzerinde didişirken, ne konuşulduğu bir türlü netlik kazanmadı. O sırada Baykal’ın Moon tarikatı üzerine ilgisi de tartışılıyordu. “Kasımpaşalı” vari “merak ettim, gittim; ne olacak yani” dedi olgu güme gitti. (Türkiye’ye CHP Adana milletvekili büyük toprak ağası ve sonra kapitalisti Kasım Gülek tarafından monte edilen Moon tarikatının, CIA tarafından dolaylı olarak desteklendiği ama bir CIA örgütlenmesi olan kontr-gerillacı para-militer Dünya Anti-Komünist Ligi-WACL tarafından fiilen desteklendiği belgelenmiştir. Bu konuyu ben “Gizli Ordular-RT-CFR-BG-TC” adlı çalışmamda açtım. Serinin diğer kitaplarında önemli belgeleri tercüme ederek kamunun ilgisine sunuyorum.)
Tekrar dönelim asıl konumuza, devam etmişik yazımızda: “27 Şubat 1995'te (tarihe dikkat) Milliyet'te "ABD'nin Refah Dosyası" adlı bir dizi başlıyor. Hazırlayan Ruşen Çakır. ABD'li diplomat (ABD Dışişleri Bakanlığı'nda Türkiye'yle de ilgili bir birimde "orta düzey" bir genç diplomat, adı saklanmış, ne hikmet ise!) Erbakan için "tehlikeli biri" demiş. "Neden?"..."Çünkü çok zeki" cevabını vermiş. Erbakan Batı'yı tanımıyormuş ya da gerçekleri tahrif ediyormuş. Meraka mucip sormuş: "Bu partide genç bir lider adayı yok mu?"...bir başkası, "Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğe soyunduğu doğru mu?" "Çok zeki" olmayan liderler arıyan Amerikalı diplomatların deneyimlisi aktarıyor: "Özal bana RP'sinin istikbal vadeden bir parti olduğunu ancak iki temel sorunu bulunduğunu söylemişti: Başında genç bir lider bulunmayışı ve Yahudilerle İsrail'e karşı sert tavır." Başkan Clinton'ın danışmanlarında İslâm ("ılımlı" diye başını siz ekleyiniz. y.n.) uzmanı Prof. John Esposito'nun, Erbakan'dan çok şikâyetçi olduğunu anlıyoruz. California'da ırkçıların tahrip etmiş olduğu bir caminin tekrar açılışında yapmış olduğu konuşmadan rahatsızlığı dile getirdikten sonra ekliyor: "Bir kere çeviri çok kötüydü ve fazla zaman kaybına yol açtı. RP içinde çok iyi İngiilizce konuşan, ABD'yi ve Amerikalıları çok iyi tanıyan genç kadrolar olduğunu biliyorum. Eğer bu parti burada iyi ilişkiler geliştirmek istiyorsa bence ağırlıkla bu kişileri görevlendirmelidir. Erbakan'ı ABD'ye davet eden American Muslim Council Genel Sekreteri Abdurrahman Alamoudi de bu İngilizceye vakıf gençlerin liderlerinden ayrı olarak sık sık ABD'ye gelmelerini salık verdikten sonra özellikle RF'nin dış ilişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül'le "çalışmak istediklerini" belirtiyor. Tabii aynı sayfada olmazsa olmaz "CIA adına Türkiye'de de faaliyet yürütmüş", "CIA'da Ulusal İstihbarat Konseyi Başkan Yardımcılığına" yükselmiş, CIA'nın think-tankı Rand Corp. da uzman Graham E. Fuller'in "ılımlı islâm" önerilerine de yer veriliyor. Fuller sözleri içinde ABD emperyalizminin XX. yy.’ın son çeyreğinin felsefi gurusu haline gelen Başkan Mao'nun sözlerine yer vermeden edemiyor: "Yüz çiçek açsın, yüz fikir yarışsın!" Aynı sayfanın alt köşesinde gazeteci Hakan Aygün'ün yorumunda "çok zeki" Erbakan'ın bir vecizesini aktarıyor: "Refah iktidara gelirse ABD güçlü bir partner kazanacak". Dizi Fukuyama ve Huntington'un malum önermelerinin İzrael lobisinin kilit adamlarının yorumu ile bitiyor. Aynı gazetenin 18.04.95 tarihli basımında bu sefer bir başka uzman "cilâcı" iliştirilmiş gazeteciliğin "dişi Bond"u "darbe önce"lerinin su-perisi Yasemin Çongar'ın Graham Fuller ile "özel" röportajı yer alıyor. Yine "ılımlı islâm"ın aktüel psikolojik savaş zemini hazırlanmaya devam ediyor: "Türk ordusu İslâmcı darbeye izin vermez". Ertesi günkü yazıda islâmcı partilerin parçalanarak daha böl ve yönet politikasının pragmatik kerametleri anlatılıyor: "Daha çok İslâmcı parti". Bir gün sonra Washington Post kaynaklı bir haber aynı gazetede yer alıyor. "Çok zeki"(!) liderlerden Başbakan Tansu Çiller'in Wall Street Journal, Washington Post ve New York Times gazetelerinin yazarları ve yöneticileriyle yaptığı bir toplantıda, "Refah ve askeri darbe tehlikesini" dile getirmesinin ertesi günü, yayımcılıkta devlet tekelinin kaldırılması ardından kurulan Kanal 7 televizyonunun tesettürlü haber spikeri Serpil Öcalan'ın bütün Türkiye'de izlenebileceğini belirtiliyordu...” (Yazının tamamını www.devrimcidinamik.blogspot.com da okuyabilirsiniz.)
Buradan zaman makinamıza binip 14 yıl sonraya günümüze gelelim: Atlantic Council of United States-ACUS (Birleşik Devletler Atlantik Konseyi)nin danışmanı David L. Phillips hakkında Amerika Columbia Üniversitesi internet sitesinde şu bilgiler verilmekte. Columbia Üniversitesi’nin İnsan Hakları Çalışma Merkezi misafir araştırmacısı ayrıca BM sekreterliği ve ABD Dışişleri Bakanlığı kıdemli bir danışmanı olarak çalışmıştı. Viyana Diplomatik Akademisi’nde profesör ve Harvard Üniversitesi’nin Orta Doğu Çalışmaları Merkezi’nde misafir araştırmacı olarak akademik konumlarda bulunmuştur. Ayrıca Elie Wiesel İnsanlar Vakfı’nın yürütme direktörü, CFR (Council on Foreign Relation)’nin Önleyici Harekât Merkezi vekil direktörü, Avrupalı Toplumsal Alan Merkezi direktörü, Oslo Uluslararası Barış Araştırması Enstitüsü proje direktörü ve Kongre (ABD) İnsan Hakları Vakfı başkanı olarak hizmet etmiştir. Yine özgeçmişine göre Türkiye, Irak Kürdistanı, Ermenistan, Gürcistan üzerine güncel çalıştığı; yine Türkiye temel alınarak aynı ülkelerle ilişkiler ile Abkhaziya ve Arnavutluk’a ilişkin çalışmalar yaptığı anlaşılmaktadır. Bir başka kaynakta, American Üniversitesi’nin Global Barış (siz bunu “Pax-Americana” olarak okuyun) Merkezi’nde Çatışma Önleyici ve Barış Yapıcı Program’ın direktörü ve kalıcı araştırmacı olduğu belirtilmiştir. Aynı kaynak ( www.sourcewatch.org); 2003 Eylulünden beri Phillips’in Birleşik Devletler Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşleri Bürosu’nda bir Dışişleri Uzman danışmanı olarak hizmet ettiğini yazmaktadır. Yazıları New York Times, International Herald Tirbune, Wall Street journal, Financial Times ve Foreign Affairs gibi global mali oligarşinin en önemli medya kurumlarında yayımlanmaktadır. Diğer kariyerleri arasında Uluslararası Kurtarma Komitesi direktörlüğü, İslam Dünyasında Demokratlar Kongresi 2004 katılımcılığı, Amerikan Dış Politikası Üstüne Ulusal Komite Yönetim Kurulu Danışmanlığıdır. Bu kurumun ABD yönetimi ile bağlantısını anlamak için aynı Yönetim Kurulu Danışmanı olan şahsiyetlerden Richard Pipes’ı gözlemlemek yeterlidir. Pipes’da CFR üyesi olup, kanlı vukuatların sahiplerinden ABD Başkanı Reagan’ın başkanlığı döneminde CIA’nın “B Timi” (Stratejik İstihbarat Değerlendirmeleri Teftişi) başkanı olarak deneyimlerinden faydalanıldığını not etmekte fayda vardır…
Atlantic Council-ACUS’un kendi internet sitesindeki bilgilere göre çok geniş sponsorlar arasında bulunan Soros’un Açık Toplum Enstitüsü, Ford Vakfı, ABD Hava Kuvvetleri, ABD Ordusu, Savunma Bakanlığı, ABD Donanması, NATO, JPMorgan, Morgan Stanley, Lehman Brothers, Airbus, Boeing, Lockheed, Deutche Bank, Exxon Mobil, Siemens, Time Warner, Sony, Raytheon gibi emperyalist global tröstlerin bulunması yeteri kadar açıklayıcıdır. Türkiye’de örgütün adı anılırken nesnesi yani “Birleşik Devletler” yok sayıldığı için sanki özel bir kurummuş gibi algılatılmaktadır. Örneğin; Citibank Türkiye’de özel bir kurum sanılır. Hâlbuki bir Birleşik Devletler iktisadi “resmi” kurumudur. Her yeni ABD Başkan seçildiğinde başına yeni bir direktör atanır ve bu atama tıpkı CIA direktörleri gibi Birleşik Devletler “resmi” devlet yayım dergilerinde Başkan, bakanlar, direktörler listesinin içinde açıklanır. Tıpkı Federal Rezerv Bank’ın işlevi gibi… Bu da ABD’yi hiç tanımadığımızın tipik bir başka göstergesidir…
Birleşik Devletler Atlantik Konseyi’nin as başkanı Chuck Hagel ve yürütme başkanı Frederick Kempe’nin özgeçmişleri incelendiğinde kurumun yeni global emperyalist-zion politika içinde görevinin içeriği en özet biçimde ortaya çıkmaktadır. ABD önderliğindeki CFR-Bilderberg-Trilateral Commission mali oligark, sanayici, askeri, tıbbi ve medya tröstlerinin birleşimi görülmektedir. Tabii direktörler arasında dikkate değer adlar arasında dünyada “halkların katili” ünvanı ile anılan Henry A. Kissinger, CIA patronlarından R.James Woolsey, George J. Tenet’te bulunmaktadır.
Aynı örgütün bir dalıda Uluslararası Danışman Kurulu (IAB)’dur. Bu kurula kendi tröstünün patronu da olan emekli General Brent Scowcroft as başkanlık yapmaktadır. Başkan ve CEOsu yine Frederick Kempe’dir. Üyeleri arasında Zbigniew Brzezinski, Rupert Murdoch, Ms. Güler Sabancı yanında global mali oligarşinin tanınan veya tanınmayan pekçok siması yer almaktadır. Örgütte Uzmanlar, Yönetim Kurulu Direktörleri, İş ve Ekonomi Danışmanları Grubu, Uluslararası Danışman Kurulu, Stratejik Danışmanlar Grubu ve Kurmaylar olarak bir dallanma mevcuttur. Sitenin kendi verdiği bilgiye göre, David L. Phillips, Atlantikötesi İlişkiler Programı içinde Kıdemli Akademik üye (senior fellow) olarak görev yapmaktadır.
Asıl amacı ulusal muhalefeti sindirmeye yönelik “Ergenekon” (gri) senaryosunun “gizli” akıldanelerinden Yeni Şafak’ta “Taha Kıvanç” (gri) kod adı ile yazı yazan Fehmi Koru da “bende bende” çığlıkları ile kendini tekrar deşifre ediyor. Phillips’i tanıdığını ve “bir iki konuda”(!) görüştüğünü itiraf ederek, taze Bilderbergli olarak verdiği hizmette ACUS’un savunmasını da üstleniyor: örgütün “açıktan irtibatlı olmadığı tek yerin Amerikan hükümeti” olduğunu iddia ediyor, hikmet-i kendinden menkul külyutmaz “komplo” teorisyeni Koru. Amerikalıların “çok zeki” olmayanlar standart kategorisinden “ılımlı islamcı”, aslında tekrar kendisinin nereye gönülden bağlı olduğunu kanıtlıyor bize. Ne ki Bay Phillips, Temmuz 2001-Nisan 2004 arasında faaliyet gösteren Türk-Ermeni Barışma Komisyonu’na başkanlık yapmış. Başkan Clinton [ “güvercin”(!) militarist Demokrat] yönetiminin standart adamlarından Phillips, Mart 2005’te Bilgi ve Sabancı Üniversitelerinin ortak hazırladığı sempozyuna konuşmacı olarak katılmış. Yasemin Çongar, Cengiz Çandar, Prof. Soli Özel, Hasan Köni gibi medyadan tanımış olduğumuz “taraf”tar adlarla fikir alış-verişinde bulunduğu biliniyor. Ama bu konu nedense gündeme taşınmıyor… İnsanın aklına ister istemez iki kelime geliyor: “Alçaklar ve Namussuzlar!” Kimler acaba?
Bu gelişmeler üzerine ülkenin yurtsever, demokrat, devrimci, ilerici aydın kesiminden çeşitli tepkiler de geldi. Bunların içinde en derli toplu eleştiri yazıları Doruk Çetin’in “Kürt Açılımı O Raporun Neresinde” (www.odatv.com); bölgenin nesnel bir analizini yapan emekli General Çetin Doğan’ın “Bu Gelişmeler Bilinmeden Mesele Anlaşılmaz” (25.08.09.odatv) başlıkları ile yayımlandı. Bu yazılar olayı “anlamak” isteyenlere derli toplu bilgiler vermektedir. Ama asıl noktayı vurgulayan en doğru vuruş, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinden değerli Prof. Mustafa Kaymakçı’nın “Ağaların Başka Köylülerin Başka Derdi Var” (26.08.09.odatv) yazısı konuya “kavrama” ve “aşma” açısından “devrimci bilinçli eylem” (praxis) görüş açısından yapmaktadır. Gerisi karşı-devrimci milliyetçi serzeniş ve ahmaklıkların çeşitli derecelerde ifadesinden başka bir şey değildir. Tekrar altını kalın “kırmızı çizgi”lerle çizmekte fayda vardır; nesnel gerçekliğin önümüze koyduğu problemi çözmek için; “Tek Yol –sürekli- Devrim”dir…
Halid Özkul
26.08.09