Ağaların başka, köylülerin başka derdi var
Geçen yazımda, Kürt sorunu denen sorunun, Tarihçi Halil İnalcık’ın tanımladığı gibi uluslar arası açıdan bir ”Doğu Sorunu” olduğunu, temelinde Batı’nın Türkiye dahil Ortadoğu’nun petrol ve stratejik önemi yattığını belirtmiştim. Bir başka deyişle sorunu dış dinamikler yönünden ele almıştım.
Kürt sorununa iç dinamikler açısından bakıldığında ise iki boyutu olduğu görülmektedir. Birincisi sınıfsal, ikincisi ise demokrasi boyutudur. Burada da toprak sorunu öne çıkmaktadır. İşin ağırlıklı, ancak çözüme kavuşturulması gereken yanı da budur.
KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE KÜRT YOKSULLARI MÜDAHİL Mİ?
Kürt sorununun çözümünde, Kürt yoksullarının sendika, kooperatif gibi emek kitle örgütlerindeki temsilcileri devrede değildir. Topraksız köylüler, marabalar, kentlere yığılmış işsizler, boğaz tokluğuna çalışan işçiler, eğitim olanağı bulamamış gençler, kısaca Kürt yoksulları ortada gözükmüyor. Daha da vahimi, onların ekonomik gereksinmelerine, özgürleşme süreçlerine, kısaca insanca yaşamalarına yönelik ekonomik düzenlemeler ortalıkta yoktur. Onlar adına konuşanlar; meclise girmiş feodal beyler, feodaliteden bağını koparmamış bölgenin sanayi ve ticaret erbapları, özetle Kürt yoksullarından beslenen katmanlardır. Bu katmanlar ve PKK, Kürt yoksullarını kullanıyor. Yoksulların işsiz gençliğine ”Siz Kürt olduğunuz için yoksulsunuz” propagandasını yapıyor. Dağ kadrolarına bu yolla militan bulunuyor. Bir tespit yapalım; Siz hiç Kürt toprak ağalarının çocuklarının dağa çıktıklarına biliyor musunuz?
KÜRT SORUNU, TOPRAK SORUNUDUR
Kürt ayrılıkçı hareketinin egemen olduğu bölgelerde toprak mülkiyeti, aşiret örgütlenmesi altında toprak ağalarının denetimindedir. Ağalara ait topraklarda yoksul Kürt köylüsü, yarı aç, yarı tok varlığını sürdürmeye çalışır. Kimi zamanlar topraklar ile satılır ya da pazarlanır. Seçimlerde oylar kitlesel olarak atılır ve beyler meclise gider. Milletvekilleri, belediye başkanları, genellikle ya toprak ağaları ya da yakınlarıdır. Sanayici ve ticaret erbapları da benzer sınıfsal yapıdadır. Kürt köylülerinin kimileri de toprağa bağlı olmaksızın hayvancılık yaparlar. Ancak bunların bir kesimi, güvenlik nedeniyle hayvancılığı bırakmak zorunda kalmıştır. Kentlere gelen yığınlar, sanayi ve hizmet sektörünün yeterince gelişememesi nedeniyle işsizdir. Bölgede eğitim ve sağlık hizmetleri de talebi karşılamaktan uzaktır.
Bu durumda çözüm, bölgedeki feodal yapıyı tasfiye edecek olan ve temelinde TOPRAK DEVRİMİ’ni kapsayan ”Bölgesel Kalkınma Planı”ndan geçmektedir. Toprak Devrimi’nin ilk aşaması, elbette topraksız ya da az topraklı köylülerin yeter genişlikte topraklandırılmasıdır. Aslında T.C. Anayasası’nın 44. maddesi bunu zorunlu kılmaktadır. Ancak, Toprak Devrimi salt toprak dağıtımını içermemelidir. Aksi durumda dağıtılan topraklar yeniden güçlülerin eline geçecektir. Bunu engellemek için toprak devriminin, tarım işletmelerinin kooperatif örgütlenmesiyle ele alınması şarttır. Burada girdilerin temininden başlayarak çıktıların pazarlanmasına değin kooperatifler temel alınmalıdır. Bir başka deyişle, köylüler kooperatifler ile sanayici olmalıdır. Toprak devrimiyle birlikte bölgede kamu iktisadi kuruluşları eliyle sanayileşmeye ivme kazandırılmalıdır. Böylesi bir yaklaşımda, Devlet bölgede de yönlendirici ve yatırımcı olmalıdır. Daha açıkçası Planlı Karma Ekonomi uygulanmalıdır. İşsizlik ve yoksulluğun çözümü, liberal ekonominin eline bırakılmamalıdır.
Soralım; Kürt açılımında toprak devrimini, biraz daha yumuşatırsak; Toprak Reformu’nu dile getiren iktidar politikacısı var mı?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Odatv.com
26 Ağustos 2009
http://www.odatv.com/Siyaset/agalarin_baska_koylulerin_baska_derdi_var-17380.html
* * *
Kürt meselesinde üzerinden atlanan ne?
Bir önceki yazımı ”Kürt açılımında toprak devrimini, biraz daha yumuşatırsak; Toprak Reformu’nu dile getiren iktidar politikacısı var mı?” diye sonlandırmıştım. Bu bağlamda soruyu şöyle de sorabiliriz?
TOPRAK DEVRİMİ NEDEN İSTENMEZ?
Kürt sorununun temel çözümünü Toprak Devrimi’nde aramakla yoksulları da içine alacak çözümlerin üretilmesi, Kürt feodallerinin de Türk egemenlerinin de işine gelmiyor. Kürt ve Türk kökenli yoksulların ve çalışanlarının çözümlemede örgütlü olarak devrede olmaması da işlerine geliyor. Bir başka deyişle sorunun çözümünde, sendikalar ve köylülerin örgütleri devrede değildir. Yani, çözüm arayışında, Kürt tarafının yok sayılan toplumsal güçlerinin karşılığında Türk tarafının yok sayılanları da yoktur (Bkz; Yıldızoğlu, E.2009, Açılım Fantezileri, Global Polikültür, Cumhuriyet 5 Ağustos 2009). Özetle çözüm, emek ekseninde, emek ve sermaye ilişkisinde aranmıyor. Aslında hiçe sayılan ya da emeği ile üreten Türk ve Kürt kökenli yurttaşlarımızın çıkarları ortak. Bu konu farkına varıldığında çözüm kendiliğinden gelecektir.
Ancak Kürt sorununun çözümü, egemenler arasında etnik kökenli kültürel zeminde ve kimi zamanlar açıkça dile getirilen ucu açık özerk yapılanmalarda aranıyor. Sanki bunlar gerçekleştirildiği zaman Kürt kökenli yurttaşların yoksulluk sorunları çözülecekmiş gibi bir görüntü yaratılıyor.
Çözüm, kırsallığın ağır bastığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da toprak devrimi temelinde ve kooperatifleşme ile sağlanabilecektir. Bu durum Türkiye’nin başka bölgelerine de örnek olabilecektir. Ancak bu örnek, Kürt egemenleri kadar en az Türk egemenleri tarafından istenmeyen bir örnektir. Köylülerin örgütlenmesi, işçilerin de, diğer emeği ile geçinenlerin de örgütlenmesine hız getirecek ve daha eşitlikçi bir düzeni Türkiye’de oluşturacaktır.
KÖYLÜLÜĞÜN ÖRGÜTLENMESİ, ABD VE AB’nin de İŞİNE GELMEZ
Türkiye’de Kürtlerin yaşadığı bölgelerde olduğu üzere köylülerin, işçilerin ve diğer emeği ile geçinenlerin örgütlenmesi, Ortadoğu’daki ülkelerin ve bu bağlamda ABD ve AB’nin, kısaca Batı’nın işine gelmeyecektir. Batı, Türkiye ve benzeri ülkelerde feodalitenin tasfiyesi bir yana, Ortadoğu’daki su kaynaklarına da göz dikmiştir. Örneğin AB 2004 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin GAP sularının belli bir tarihte “Uluslararası bir su yönetimine verilmesi gereği” vurgulanmaktadır. Ayrıca AB belgelerinde Türkiye’nin güney hudutlarına ilişkin ihtilaf iddiası yer almaktadır. Tıkanan GAP projesini tamamlama karşılığında da büyük toprak talebinde bulunulmaktadır.
Türkiye örnek bir model olduğu takdirde Kuzey Irak’ta feodal yapı da tasfiye sürecine girecektir. Barzani ve Talabani tarafından denetlenen feodal yapılar ekonomik- siyasal egemenliklerini kaybedeceklerdir. Bunun sonucu olarak Irak’taki yoksullar da etnik ve dinsel kökenli savaşlarını sona erdirecekler ve emek ekseninde birleşeceklerdir. Emek ekseninde birleşen kitleler bütün Ortadoğu’da Batı’nın emperyal yüzüne karşı tavır geliştireceklerdir.
Acaba Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk Milleti’nin ayrılmaz bir parçası olan Kürtler’in aydınları emperyalizmin parçala-bağımlı yap politikasına karşı tavır alacaklar mı? Bekleyip göreceğiz. Umut ediyoruz ki Türkiye’nin sorunları emek ekseninde çözülür ve etnik zenginliklerimiz ile yan yana değil, şimdi olduğu üzere iç içe yaşamayı sürdürürüz.
Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı
Odatv.com
27 Ağustos 2009
http://www.odatv.com/Siyaset/kurt_meselesinde_uzerinden_atlanan_ne-17396.html