3 Mart 2008 Pazartesi

"Arap" Lawrence - IV - Halid Özkul

"Arap" Lawrence Hâlâ Türklerle Savaşıyor!

4. Bölüm

22 Nisan 2006'da AKP Eyüp Belediyesinin "Kutlu Doğum Haftası"nda ilköğretim okullarında dağıttığı broşürde, "Örtünmemek, günahkâr olmaktır. Başörtü yasağı, İslâmı hatırlatan her şeye düşmanlıktır. Örtünmek ilâhi bir emirdir" denilmiyor muydu? Bunlar her yakalanışlarında aynı takiyeyi yapıyorlar: "Gözden kaçmış", "asla laik cumhuriyetten taviz vermeyiz", anlat co heyecanlı oluyor!

Kadınların esaret simgesi olan bir örtüyü kabullenmesi ise sadece idealist eğitimin ve yüzyıların toplumsal baskısının bir yansımasıdır. Gazeteci Mine Kırıkkanat 30.11.07(Vatan) tarihli yazısında ilginç bir örnek veriyor. Çin'de antropologların Mosuo'ların toplumsal yaşamına ilişkin topladığı bilgiler, anaerkil toplum hakkında Morgan'ın tezlerinin ne kadar doğru olduğunu kanıtlıyor. Tanrı yok, tanrıça var. Kavga yok, barış var. Doğayı tahrip yok, saygı var. Hepsinden ilginci kadınların başı açık, erkeklerin şapkaları var!

Vahhabizm kadına düşman; ister Prof.Dr. Bahriye Üçok gibi başı açık aydın ilâhiyatçı olsun, ister Gonca Kuriş gibi tesettürlü feminist olsun. Birini bomba ile ötekini "domuz bağlı" işkencelerle katletmeyi marifet zannediyor. BBC'nin 30.01.08 radyo haberine göre: "Saûdi Arabia Krallığı'nın dini oligarşiye dayalı iktidarını devam ettirmek için yılda 75 milyar dolar reklâm yaptırma, parayla yazı yazdırma, propaganda yükseltme harcaması yaptığı" belirlenmiş.(Necati Doğru.Vatan) Hep kitaplarıma not düşerim: BM tespitine göre "Afrika'da açlıktan ölen çocuk, kadın ve yaşlıları kurtarmak için sadece 13 milyar dolara ihtiyaç" varmış. Bu vahhabiler mi, onların "Arap" Lawrenceleri mi Müslüman? Nerede "Deniz Feneri"?

"Arap" Lawrenceler içimizde. "Arap" Lawrenceler "türban hasadı"ndan siyasal çıkar peşinde. Onların arkasında CIA-MOSSAD-Saudi Muhaberatı var. Al Baraka, Faysal Finans, Rabıta, Aramco var. İş buraya varınca kafamda yine "komplo teorileri" fink atıyor. Gazeteci-yazar Uğur Mumcu ve Prof.Dr. Ahmet Taner Kışlalı, aynı tip bombalarla öldürüldüğüne dair 27.12.03 Cumhuriyet'te bir iddia var. Tevhid, Akademi ve Selam büroları, Savama ve Kudüs Ordusu üzerinden İran'a bağlandı. İpucu C-4 ve TNT içinde hızlandırıcı (basınç şiddet arttırmak) RDX maddesini bulunması. Bir de PETN var. Kim gazeteye teknik bilgi verdi ise bilinçli olarak kafa karıştırmış. Dezenformasyon yapmış... Anlatalım, ikisi birbirinden çok farklıdır. RDX ve PETN, ABD ordusu tarafından, TM-1900 - War Department Technical Manual - Ammunition General (6 June 1945)te envantere girmiştir. II. Yeniden Paylaşım Savaşı sonrası NATO standardı içinde olduğu için, NATO-SHAPE "Stay Behind" harekâtının ana cephane elamanı olarak, malum ülkelerde teröre dayalı kaosun yaratılıp destabilizasyon ortamı yaratmak için bol miktarda depolanmıştır. Bu maddelerin üretilmesi yüksek komplike teknoloji laboratuvarlarını zorunlu kılar. Özelikle PETN. Bunun için ABD dışında bir tek İzrael'de üretilmektedir. Diğer ülkelerin kendine özgü laboratuvarları vardır. Yakın Doğu'da ABD müttefi olan Saudi Arabia'da da bulunur bu maddeler hem de ibadullah, ne de olsa petro-dolar. Ayrıca World Anti-Communist Leage klânının en sadık ve en eli bol ülkesidir. İran'da Şahlık döneminde bulunduysa da İran-Irak Savaşı sırasında stokların tüketildiği bilinmektedir. İran daha çok Kuzey Kore teknik yardımına bağlı yüksek patlatıcılar ve güdümlü roket yakıtları üretmektedir. "İrangate" skandalı sırasında alınan cephane envanteri içinde sadece TNT vardır. Diğer taraftan Türkiye'de RDX ilk olarak 12 Eylul öncesi 1970'li yılların sonunda Milliyet gazetesine atılmış -o sırada Türkeş'e ve ülkücüler karşı yazılar yazılmıştı- fakat patlamadığı için çubuk sağlam ele geçirilerek fotoğrafı gazetede basılmıştır. Bu maddenin NATO envanteri olduğu ilerici-demokrat yazarlar tarafından dile getirildi ise de oynanan oyunun gereği tartışma suskunluğa getirilerek unutturulmuştur. Çubuğun patlamamasına sebep RDX'i atan "Ergenekon" piyonunun teknik bilgisi olmamasıdır. Çünkü "US Army AT-1900"de bilhassa altını çizerek açıklandığı üzere bu madde "asla tek başına kullanılmaz" !

Bu gece sadece bir tek TV kanalı verdi; ülkücü-tosuncuklar, MHP'ye protesto çelenki bırakan TSK subay emeklilerini nerede ise "linç" edeceklerdi. Öylesine kudurmuşlar, saldırıyorlar ki, deşarj olamak için hep bir ağızdan uluyorlar: "Tekbir! Allahu-Ekber Bismillâh!" Bir yandan da elleri ile George Bush'gillerin tapınağı Skull and Bones'un "şeytan" alametini yapıyorlar. Türkeş'e bunu Amerikalılar öğretmişti, bu IQ sorunlu şizofrenlerde "bozkurt" işareti yaptıklarını zannediyorlar. Çelişkiye bak, alameti-farika: şeytan, ağızlarında: Allah! Bunlar çarpılacaklar ama bakalım ne zaman! Merak ettim, Siuların Büyük Reisi "Yürüyen-anıt" ne düşündü acaba? O da seneye emekli olacak! Ya ona da böyle bir durumda uluyup, ısırmaya kalkarlarsa! Aklım 12 Eylul öncesine kaygıldı. Demek köpek kudurunca sahibini tanımıyor!

Şimdi şunu vurgulamak zorunlu. Ey, ilerici-demokrat ve devrimciler yanlışınız şurada; sizler, radikal muhafazakâr, muhafazkâr gericiler ve liberal "süs-balık"gilleri terminoloji ile tartışıyorsunuz. Yukarıda belirttiğim gibi öncelikle meseleyi "başörtüsü-türban" ekseninden "tesettür-sıkmabaş" eksenine çekmeniz gerekmektedir. Çünkü burada gerici burjuva ideojisinin kültürel varlığı söz konusudur. Nerede mücadele edeceğinize hep "gerici" cephe unsurları karar veriyor. Stratejinin ilk ilkesi hasmı kendi tayin ettiğin mekâna çekmektir. Bu başarının ilk adımıdır ki taktikler üstünlüğü ele geçirir. Ancak orada yine zamanını sen tayin ederek sonuç alıcı darbeyi inderebilirsin. 1969'dan beri mekân ve zamanı "gerici-faşist cephe" tayin ettiği için sonuç budur. Bunun için birlik sağlanamıyor. Ortaya bir "koykoycular cephesi" çıkıyor...

Varsın entel-dantel "hürriyet kuşları" üniversite kapılarında ağlaşsın. Zaman "devrimci demokrat cephede" toplanma zamanıdır. Buna önderlik edecek olanda bilimsel toplumsallaşmış toplum düşünce disiplini okuludur. En temel güç kafa-kol emeği ve müttefiklerinin gücüdür. Bu sürekli devrimin ilk adımıdır. Bu kavga "yeni insanlık"a giden yolun başlangıcıdır!

5 Şubat 2008