21 Temmuz 2009 Salı

Marx'ı Marx'la Uyutmak - Halid Özkul

MARX’I, MARX’LA UYUTMAK!


Bugün ezbercilerimiz kabul etmese de dünyadaki işçi sınıfının devrimci hareketinin praxisi teorinin önüne geçmiştir. (Ki bilimsel komünist devrimci entelegentsia olguyu kabul etmekte ve bunu aşmak için ürünler verme çabasındadır.)Yani devrimci madde ortadadır, ama maddenin yansıması olan devrimci kuramlar, hâlâ Hegelci reel politiker gericiliğin baskı alanından kendini tam olarak kurtaramamaktadır. Marx maskeli gizli ve inançlı Hegelci reel politikerler büyük bir inatla “Marx’ı Marx’la uyutma” sevdalarını sürdürmektedirler. Teorik (kuramsal) tartışmalardan, üretiminden masklarının düşeceği korkusuyla özellikle kaçınmaktadırlar. Oysaki Kalinin “Devrimci Eğitim, Devrimci Ahlâk” yapıtında, felsefeyle uğraşmayana komünist denemeyeceğini ve komünist olmanın uzaklara bakmayı zorunlu kıldığını anlatırken; sadece önüne bakan pratikçileri kafalarını vurmaya mahkûm kütüklere benzetir. Biz örgütlü disiplinin önemini vurguluyoruz ve demokratik açınımları kızıl renginin tonuna bakmaksızın destekliyoruz. Ama her şeyden önce komünistler yüksek etik (ahlâk) sahibi olmayı erdem edinmiş bireylerdir. Doğaldır ki kapısına biz yaptık oldu deyip “Türkiye Komünist Partisi” levhasını çakan arkadaşları (ki aralarında tanıdığımız pek çok saygın yoldaş vardır) kahvehane meşrebince eleştirmedik. Ama eleştiriye açık değilseniz, “cambazhane” atraksiyonları yapmayacaksınız. Yalnızca işinize gelen yorumları asacaksanız, yorum sayfası açmayacaktınız. Örneğin bizim blogumuzda sadece bizim seçtiğimiz veya yazdığımız yazılar yayımlanmaktadır. Yoruma açık düzeneğimiz yoktur. Ama isteyen eleştirebilir. Ama yorum sayfası açsaydık işimize gelmeyeni de yayımlamak zorundaydık. Bu bizim devrimci ahlâkımızın kendi-kendimiz ile sınavıdır. Bu kıstas bir sürü süslü lafazanlıklardan çok daha somut bir veridir…


Umberto Eco'nun Anlatmak İstediği... - Tevfik Çavdar (20.07.09) www.sol.org.tr yazısına yorumum: [Bu yorum gönderisi portala alınmamıştır! Portalda bu yazı için yorum yapılmadığı belirtilmektedir…]


Bana kalırsa ne Berlusconi'yi, ne de İtalyan Halkını (halk bütün sınıfları içeren bir siyasal kavramdır) sorgulamak gerekiyor. Sorgulanması gereken Umberto Eco gibi eski solcu entelektüellerdir. Ünlü romanı "Foucault Sarkacı"nda kendisi İtalyan toplumunun burjuva kesiminin reel politik analizini yapmıştır. (İslam tarihine ait örneklerde bazı hatalar yapmasına karşın!) Romanında gizemcilik ile inanççılık arasındaki fideizm sarkacını mükemmelen kurduğu için kendisinin yapıtı Avrupalı mason burjuva oligarşisinin eğitim klasikleri arasına girmeyi başarmıştır. Kendisinin de insinye edildiğine dair iddialar vardır. (Komünistlerin masonlara karşı tutumu zaten III. Enternasyonal'de Lenin-Trotsky-Bukharin-Zinovyev ortak deklarasyonu ile ilan edilmişti.) Gerek İtalya'da gerekse Fransa'da geleneksel "komünist" birey ve örgütlerin dışında komünist devrimci birey ve örgütler de bulunmaktadır. (XIX. yüzyılda Avrupa'da anarşizmin en güçlü üç kalesinden ikisinin Fransa ve özellikle İtalya olduğunu da atlamamak lazımdır.) Bu devrimci unsurlar kendilerini "sol", "solcu" radikaller değil proleter devrimci komünistler olarak nitelerler ve işçi sınıfı ile de sendikal bazda ilişkileri vardır. Ama doğal olarak bu güçler hem egemen sınıflar, hem de egemen sınıflar ile sıkı bir "modus vivendi" konsepti yaratmış solcu “komünist”ler tarafından görmezden gelinirler. Yazıp-çizdikleri sıkı bir ambargoda kalır, ancak internet aracılığıyla dünyaya seslerini duyurabilmektedirler. (İlginçtir ki 1968 Prag'ında hem revizyonizme hem de karşı-devrimci emperyalist işbirlikçilerine karşı tavır koyan benzeri unsurlar aynı şekilde "boğulmuştur"!) Marx'ın Amerikalı bir gazeteciye söylediği, Taha Akyol gibi neo-faşist karşı-devrimci odaklarca sık-sık tahrif edilen veciz bir sözü vardır: "Ben Marxist değilim!" Bu söz Marx'ın ünlü 8. ve 11. Tezini kavrayamayıp “Marx'ı Marx'a” yalancı çıkarmakta büyük maharet gösteren küçük burjuva "marxizm" ideologları için söylenmiştir. Hegelci (diyalektik)mantık kendini kelimelere sığınmış terminolojide ele verdiği için Marx(Engels) haklı olarak Ricardocu-Lassalcıların Gotha Programı'ndaki anti-komünist terminoloji ifadesi olan kelimeleri eleştirmek için satırlar dolusu yazı yazmak ZORUNLULUĞUnu hissetmişlerdir. Bilimsel Komünizm "İDEOLOJİ" değildir. Çünkü der Engels (Sevim Belli'nin sansür ettiği yazısında)1 "ideoloji" yanlış bilinçtir. İşçi sınıfını yanlış bilinç arkasından götürmek kimsenin harcı değildir. İşçi sınıfı DEVRİMCİ PRAXİS (açıklar ustalar "bilinçli eylem") için SİYASAL KÜLTÜRe sahip olmalıdır. Bunun için tez+anti-tez+sentez unsuru olan "inancı" AŞMAK zorundadırlar. İşte bunun bilincinde olanlar burjuva düzeninin oy sandıkları soytarılığında vakit kaybetmek istememektedirler. Çünkü onlar yeni KOMÜNİST MANİFESTO bekliyorlar; 8. TEZ ve 11 TEZ. bunu anlatır, bilimsel komünist dünya görüşünü savunan proleter devrimci düşünce disiplini sahibi, AŞMA okulu öğrencileri profesyonal partizanlara. Mesele NASIL YAPILMALI?”


'Komünist partiler! AB'den kopuş için birleşin' (18.07.09) www.sol.org.tr haberi yorumum:


Niçin düzene karşı öfke komünist partilere oy vererek değil de Türkiye'de olduğu gibi %30'lar gibi büyük bir oranda oy vermeme biçiminde yansıyor?
Elenistan'da da tezgâhlanan "kukuletalı" hareketin siyasal ifadesi nedir? Niçin ve Nasıl Yönlendirilmektedir?
Avrupa'nın III. Enternasyonal geleneğinden gelen komünist partiler "sol" ve "solcu"luğun radikal veya oportünist içeriğini keşfetmiş olmalarına karşın "sol"un terminolojik etkisinden hâlâ neden kurtulamamışlardır?
Bütün bu sorunlara doğru cevap vermeden daha çok uzun zaman "komünist"ler kendilerini %10'larla avutacaklardır...
1848 Komünist Manifesto (Marx-Engels) nedir? İşlevi hâlâ geçerli midir? Onun ışığında yeni bir manifestoya ihtiyaç var mıdır?
Avrupa komünist hareketi hâlâ güncel Latin Amerika derslerini çalışmamakta inat etmektedir. Ama unutulmamalıdır ki materyalist tarih onları atlayıp geçecektir.
İktisadi Ricardoculuktan, siyasi Lassalcılıktan kurtulmadıkça Avrupalı komünistler daima Prusya Sosyalizmi balçığında debelenmekten kurtulamayacaklardır.”


Yukarıdaki yorumumun (20.07.09) eleştirisine cevap: [Bu yorum gönderisi de portala alınmamıştır!]


Sayın "hüseyin" ne demek istediğimi anlayamamış, olasılıktır. Bu sütunları polemik alanı olarak değil de "bilgi"lenme alanı olarak yorumladığım için kısaca bir liste sunacağım:

1-Komünist Manifesto (Marx-Engels)

2-Alman İdeolojisi (ME) -Selahattin Hilav'ın tercümesi-

3-Fransa'da Sınıflar Mücadelesi-M

4-Louis Bonaparte'nin 18. Brumieri-M

5-Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi-ME

6-Anti-Dühring-E

7-Felsefenin Sefaleti-M

8-Marx'ın Sosyolojisi (Henri Lefebvre)

9-Karl Marx-Das Kapital (Francis Wheen)

10-Tembellik Hakkı (Paul Lafargue)

Aslında bu listeye "Ücret, Fiyat, Kâr", "Ekonomi Politiğin Eleştirisi", "Grundrisse", "Kapital"ler ile "Doğanın Diyalektiği" ve "Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni"ni eklemek lazım ama çok ağır gelir. (Ayrıca özellikle Lenin'in "Devlet ve Devrim"i ve "Nasıl Yapmalı"sı. Bukharin'in "Emperyalizm"i...) Bu listeyi sadece "oku"yup, "anla"mış değil, "bilgiyi tamamlamak" için "kavra"mış olan dost ve yoldaşların ne demek istediğimin BİLİNÇinde olduğunu biliyorum.

Burada "akıl-bilgi-bilinç" mimetik momenti polyalektik olarak inkişaf etmekte. Tabii bu determinizmi asla çoşku-duygu-irade volontarizminin arkasına koymuyoruz. Çünkü radikal sapma, oportünist sapma kadar tehlikeli! Literatür olarak "Devrimci dinamik"in özelliği devrimci praxisi yaşama geçirmek için kendini AŞMAKtır. Yoksa Hegelci diyalektik mantık ile Prusya Sosyalizmi ütopyaları içinde debelenirsiniz. Ayrıca ibadullah çeşitli renk tonlarında burjuva kitle partileri de vardır, eğer maksat oy yüzdeleri üzerinde siyasal cambazlık yapmak ise.

Komünist Parti, işçi sınıfına SINIF BİLİNÇİ olarak SİYASAL KÜLTÜR (ideoloji değil) taşıyan öncü profesyonal partizan kadroların iktidar savaşını veren PROLETER SINIFI partisidir. Elbetteki siyasal ve sendikal demokratik kitle mücadelesi esastır. Ama 11. Tezi asla praxisimizden çıkarmadan.

(Ayrıca burada eleştiriye mazhar olan EKP değil, İtalyan ve Fransız "komünist"leridir. EKP'nin konumu zaten Emperyalist II. Yeniden Paylaşım Savaşı sonunda vermiş olduğu onurlu devrimci mücadele ile dünya sınıflar mücadelesinde özgün yerini almıştır. Türkiye'de pek incelenmemiş ise de Anadolu sınıflar mücadelesinin uzantısıdır.)

Diğer taraftan Avrupa ile Latin Amerika'nın karşılaştırmasını sadece anti-emperyalist statükoya indirgeyen "abesle iştigal" anlayışının, diyalektik materyalizmin abc'si olan madde harekettir ve hareket değişimdir ilkesini ne kadar anlamış olduğu bile şüphelidir. Kapitalizm, 1600'lerde doğmuş ilk iktidarını 1648'de, ikinci şahlanışını 1789'da yapmış, 1870'lerde tekelciliğe yönelmiştir, 1990'larda yeni bir evreye girmiştir. Acaba 140 yıl içinde kapitalizm ne gibi iktisadi ve siyasal; içerik ve tezahür DEĞİŞİMine uğramıştır. Ayrıca proletarya, modern proletarya aşamasından emek gücünün kantitatif ve kalitatif DEĞİŞİMi sürecinde ne gibi yeni özellikler taşımaktadır. Bütün bunların ipuçlarını Marx Kapital'in III. cildinde ve Engels'in toparladığı "Artı-Değer Teorileri"nde vermiş midir? Okumak yetmiyor, anlamak da; KAVRAMAK da ZORUNLULUK...

(Bu konularda görüşlerimiz

www.devrimcidinamik.blogspot.com daki yazılar içinde açıklanmıştır...)”


1: İdeoloji üzerine Engels'in makalesi için bakınız: http://devrimcidinamik.blogspot.com/2009/05/ideoloji-yanlsama-veyabanclasma-uzerine.html



Halid Özkul

21.07.09

halidozkul@gmail.com