26 Ekim 2009 Pazartesi

Vatikan ve Marx - Erkin Özalp

Vatikan da Marx'ı 'yola getirmeye' çalışıyor!


Dünya kapitalizminin bunalıma girmesiyle birlikte yeniden popülerlik kazanan Karl Marx’ı “düzen açısından zararsız bir düşünür” haline getirme çabaları sürüyor. Son olarak, Vatikan gazetesi L’Osservatore Romano’da, Marx’tan olumlu ifadelerle söz edilen bir yazıya yer verilmiş. “Vatikan’ın Marx açılımı” türü başlıklar taşıyan haberlere bakılırsa, Vatikan, Marx’a itibarını iade etmiş. Oysa gerçekte, “Vatikan’a uygun” bir Marx imal etme girişimi söz konusu...

İngiliz Times gazetesinin haberine göre, papalığa bağlı Gregorian Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan George Sans, yine papalık tarafından çıkarılan gazetede, Marx’ın kapitalizm hakkındaki erken dönem eleştirilerinin (yani özellikle 1845 öncesinde yazdıklarının), bugün bile iktisadi ve siyasal karar alma süreçlerinden dışlanmaya devam eden “insanlığın büyük bölümü” tarafından hissedilen “toplumsal yabancılaşma”ya ışık tuttuğunu yazmış. Özellikle de insanlığın kendi gereksinimleri ile doğal çevre arasında “yeni bir uyum” arayışı içinde olduğu bugün, Marx’ın çalışmaları daha bir geçerlilik kazanmış.


Marx, erken dönem çalışmalarında, “insanın kendi özüne yabancılaştığını” da söylemişti. Bu haliyle, “insanlık ahlakını yitirdi”, “insanlık yoldan çıktı” türü tezleri pek bir seven dinci gericilerin de hoşuna gidebilecek bir tezdi bu. Ama daha sonra “insanın tarih dışı bir özünün” bulunmadığını saptayan Marx, “insanın kendi özüne yabancılaşması” tezini de terk etmişti. Marx’a göre, insanın “öz”ü ya da “doğa”sı, toplumsal ilişkilerinin bir ürünüdür; dolayısıyla, çağlar boyunca değişmeden kalan bir “öz”den ya da “doğa”dan ve dolayısıyla da bu tür bir “öz” ya da “doğa”ya yabancılaşmaktan söz etmek anlamsızdır.


Tarih boyunca değişmeyen bir “insan doğası”nın var olduğu iddiası, Marx’a değil, “insan, doğası gereği bencildir” türü tezlerle toplumsal eşitsizlikleri haklı göstermeye çalışan idealist düşünürlere aittir.


Diğer taraftan, Marx, insanın gereksinimleri ile doğal çevre arasında “uyum” yaratmaya çalışan, bir başka deyişle doğanın korunması adı altında insanların daha azla yetinmesi gerektiğini savunan bir düşünür de değildi.


Ama bu türden tartışmaları uzatmaya gerek yok. Vatikan’ın ne tür bir Marx istediği, Profesör Sans’ın 20. yüzyıldaki sosyalizm deneyimleri hakkındaki değerlendirmesinden anlaşılabiliyor. Marx’ın entelektüel mirası, 20. yüzyılda onun çalışmalarını “haksız yere” sahiplenen “komünist rejimler” tarafından lekelenmiş. Sans, şunu da eklemiş: “Filozof Marx’ın çıkarlarına başka hiçbir şeyin Marksizm kadar zarar vermediğini söylemek abartı olmayacaktır.”


Marx’a evet, ama Marx’ın tezlerini hayata geçirme girişimlerine hayır... Toplumsal eşitsizliklerden şikayet etmeye evet, ama eşitlikçi bir düzen kurma girişimlerine hayır... “Filozof” Marx’a evet, ama “devrimci” mücadeleye hayır... Kısacası, bugünkü düzenin korunmasına yardımcı olacak bir Marx’a evet, bu düzenin karşısına dikilecek bir Marksizme hayır!


Vatikan profesörü, Marx’ın her söylediğine katılmadığını da yazmış... Onun “materyalist” tarih görüşü, insanı yalnızca maddi, iktisadi ve fiziksel koşulların bir ürününe indirgediği için, yanlışmış... Dahası (ve herhalde en önemlisi), “komünizm”in 1989 yılındaki çöküşünün ardından, özel mülkiyetin yanlış ya da haksız bir şey olduğuna inananların sayısı çok azalmış ve “son yarım yüzyılın deneyimleri ışığında”, hiç kimse, mülkiyetin toplumsallaştırılmasının bir çözüm olduğuna inanmıyormuş.


Kısacası, heyecana kapılmak gereksiz... Vatikan’da değişen bir şey yok...


Kaynak: http://www.timesonline.co.uk/tol/news/world/europe/article6884704.ece


23.10.09

Erkin Özalp

http://www.haberveriyorum.net/haber/vatikan-da-marxi-yola-getirmeye-calisiyor