8 Aralık 2009 Salı

Alksnis'in Medvedev'e yanıtı - Kıvılcım Çağla

Alksnis'in Medvedev'e yanıtı


Rusya Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev internetteki blog'undaki (blog.kremlin.ru) 30 Ekim tarihli video kaydında “siyasal baskıların kurbanlarını” anma gününde Sovyet rejimi hakkında uluslararası burjuvazinin yürüttüğü antikomünist dezinformasyon kampanyasının sınır tanımayan yalanlarını tekrarladı, “milyonların katledildiğinden” vb bahsetti. Bu video kaydı halen blog'da mevcut. Medvedev'in konuşmasına kimse dikkat etmezken, 1989'da SSCB halk temsilciliği, 1999-2007 arası Rusya Duma milletvekilliği yapmış olan Albay Viktor Alksnis'in kendi blogunda (v-alksnis.livejournal.com) Medvedev'in bu konuşmasına karşı “Ben mutabık değilim” başlıklı yazısı Rusça internete yayılmış durumda. Alknis'in yazısı Hruşçov zamanında arşivlerde temizlikler yapıldığı yolundaki tezi(mizi) (örneğin bkz. Benediktov ile Söyleşi, Yazılama Yay.) birinci elden ve eski bir anti-Stalinistin ağzından doğruladığı için çok önemli. Aşağıda çok az bir kısmını özetleyerek yazısının tamamını çeviriyorum:

“Rusya devlet başkanının videoblogundaki siyasal baskıların kurbanlarını anma gününe ilişkin kaydı dikkatle izledim ve büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Kendisinden daha sorumlu ve daha ölçülü bir konuşma beklerdim. Benim için Stalin ve onun devri hala çok hassas ve güncel bir konu.

Benim dedem, SSCB Savunma Bakanının Hava Kuvvetlerinden Sorumlu Yardımcısı, Korgeneral Yakov Alksnis Temmuz 1938'de kurşuna dizildi. Onun eşi, ninem Kristina Mednis-Alksnis “vatan haininin aile üyesi” olarak kamplarda ve sürgünde 13 yıl geçirdi. Babam İmant Yakovleviç 10 yaşında yetim kaldı ve 30 yaşına kadar “halk düşmanının oğlu” damgasını taşıdı. Annesini ancak 1957'de bulabildi.

Bu nedenle ailemizde her zaman anti-Stalinist eğilimler vardı ve şahsen ben anti-Stalinist idim. Perestroyka başladığında Stalin'in ve çevresindekilerin suçlarını açıklayan her yayını heyecanla okuyordum. 1989 yılında SSCB Halk Temsilcisi seçildim ve o zamanki KGB başkanı Kryuçkov'a resmen başvurarak dedemle ilgili belgeleri görmek istedim. Tuhaçevskiy davasının dosyasını da istedim çünkü Tuhaçevskiy ve arkadaşlarını idama mahkum eden özel mahkeme heyetinde dedem de yer almıştı. Bu konu beni özellikle ilgilendiriyordu çünkü idam edilenlerden Tuhaçevskiy ve Robert Eydeman (havacılık kurumunun başkanı) dedemin yakın arkadaşları idiler, Eydeman ile nerdeyse çocukluktan beri arkadaştılar. Bu nedenle dedemin nasıl olup da kendi arkadaşlarını ölüme göndermiş olduğu benim için anlaşılmaz bir şeydi.

KGB'den beni Lubyanka'ya çağırdılar ve önüme iki cilt koydular. Birincisi dedemin mahkeme dosyası, ikincisi Tuhaçevskiy ve grubu davasının dosyası idi. Not almama da izin verdiler.

Dedemin dosyasında çok az belge olmasına çok şaşırdım. Dedem 23 Kasım 1937'de tutuklanmış, 8 ay hapiste kalmıştı. Ancak dosyada sadece üç ya da dört sorgu tutanağı vardı. Üstelik bu sorgular konuyla ilgisiz şeylerdi. Dedemin tutuklandıktan üç gün sonra iç işleri komiseri Yejov'a yazdığı dilekçesinde karşıdevrimci faaliyeti hakkında samimi bir biçimde ifade vermeye hazır olduğunu yazmış olmasına şaşırdım. Fakat dosyada bu temiz kalpli ifadelerin hiçbir izi yoktu. Dosyaya göre dedemin ilk sorgusu ancak Ocak 1938'de yapılmıştı. Ancak yine dosyaya eklenmiş olan 1956 yılındaki rehabilitasyona ait belgelere göre ise dedem birçok kez sorguya alınmıştı ve bu sorgularda ondan istenen ifadeler “söküp alınmıştı”. Peki ama nerede idi bu sorguların tutanakları, neden yoktu bunlar dosyada?

Tuhaçevskiy dosyasını inceledikten sonra anladım ki orada da işler pek basit değildi. Tuhaçevskiy ve arkadaşlarından kendilerine karşı ifadeleri işkence ile aldıklarına olan inancım ciddi bir biçimde sarsıldı, çünkü tutanaklara bakılırsa bu ifadeleri samimi bir biçimde verdikleri anlaşılıyordu. Dava dosyasını inceledikten sonra şu sonuca vardım ki gerçekten de Kızıl Ordu'da bir subaylar komplosu veya ona benzer bir şey olmuştu. KGB binasından büyük bir şaşkınlık içinde ayrıldım.

Birincisi, anladım ki dedemin dava dosyası temizliğe tabi tutulmuştu ve içinden çok önemli bazı belgeler çıkarılmıştı. Belli ki bu belgeler Hruşçov zamanında dedemin rehabilitasyonu sırasında çıkarılmıştı.

İkincisi, Kızıl Ordu'da “subaylar komplosu” gerçekten olmuştu.

Daha sonra SSCB çözülmeye başladı ve bu konular benim için geri plana itildi. Babam ülkenin dağılmasına çok üzülüyordu. Şaşırtıcı ama gerçek şu ki 30'lu yılların trajik olayları sonucunda bütün hayatı sarsılmış olmasına karşın babamdan daha büyük bir yurtsevere rastlamadım. Onun ülkesi mahvoldu ve o da yarım yıl sonra, 17 Temmuz 1992'de 65 yaşında kalp krizinden öldü. Ölümünden bir ay önce bir akşam üstü daçamızda çay içerken olup bitenler hakkında samimi bir şekilde söz ediyorduk. Birden babam şöyle dedi: “Stalin yaşasaydı, bu rezalete izin vermezdi”.

Sarsılmıştım! Benim babam, ruhunun her zerresiyle Stalin'den nefret etmiş olan keskin anti-Stalinist babam birden onu anlamış ve affetmişti...

2000 yılında Duma'ya milletvekili seçildim ve o zamanki FSB direktörü Patruşev'e başvurarak dedemin dosyasına yeniden bakmak istedim. Beni FSB'nin okuma salonuna çağırdılar ve aynı dosyayı yeniden incelememe izin verdiler. Dosyanın sayfalarını çevirmeye ve 1990 yılındaki notlarımla karşılaştırmaya başladım ve birden farkettim ki dosyadan bazı önemli belgeler çıkarılmıştı. Örneğin, Letonya askeri ataşesinin bizim ajanla sohbetinde Letonya genelkurmayının Kızıl Ordu kurmayları arasında adamları olduğunu söylediğine dair NKVD istihbaratının 1932 tarihli raporu yok olmuştu! [O sırada Letonya SSCB'ye dahil değildi – K. Çağla]. Raporda bu kişiler arasında dedemin adı da geçiyordu. 1990 yılında bu iddiaya büyük bir şüphe ile bakmıştım, dedem Letonya genelkurmayının ajanı olamazdı, çünkü ninemin anılarına göre o çelikten bir Bolşevik idi. Ancak bu ve başka bazı belgelerin ortadan kaybolmuş olması gerçeği benim arşivlerde temizliğin bugün de sürdüğü sonucuna varmama izin veriyor. Sormak gerek: Neden?

Demek ki arşivlerde bugünkü iktidarın işine gelmeyen belgeler var. Arşivleri Stalin zamanında, Hruşçov zamanında, Gorbaçov zamanında, Yeltsin zamanında temizlediler. Bu nedenle ben bugün Stalin'le mücadele edenlere inanmıyorum. Dikkatinizi çekerim, o trajik olaylardan bu yana 70 yıldan fazla bir zaman geçti, ancak arşivler hala kapalı. Arşiv belgeleri yerine bizi Soljenitsin'i ve öteki Stalin karalayıcılarını okumaya zorluyorlar. Peki arşivleri açmaya engel nedir? Katın davasına ilişkin materyalleri açmaya engel olan nedir? Molotov-Ribbentrop paktına dair materyalleri açmaya ne engel oluyor? Tuhaçevskiy davası tutanaklarını yayımlamaya nedir engel olan?

Demek ki ONLARIN saklayacak bir şeyleri var. Öyleyse ONLARIN Stalin'i ve onun devrini yargılamaya hakları yoktur. Arşivleri açsınlar ve insanların o trajik olayları kendi başlarına değerlendirmesine izin versinler.”

Evet Albay Alksnis'in yazısı böyle. Alksnis sosyalist değil, bir tür Rus ulusalcısı. Siyasal görüşlerine katılmıyorum ancak kişisel tanıklığı çok önemli. Burada yazdıkları gerçekten çok önemli bir tarihsel tanıklık. Rusya'da ulusalcılar, milliyetçiler ve bazı Ortodoks muhafazakarlar arasında bugünlerde Stalin'e karşı büyük devlet adamı olduğu ve ülkeyi yücelttiği için belli bir sempati var. Gelecek yazımda Rusya'daki bu yeni ve tehlikeli “Stalinizmi” ele alacağım.

kivilcim@mail.ru


http://haber.sol.org.tr/yazarlar/kivilcim-cagla/alksnisin-medvedeve-yaniti-21282


Kıvılcım Çağla

08.12.2009