18 Şubat 2008 Pazartesi

"Arap" Lawrence - II - Halid Özkul

"Arap" Lawrence Hâlâ Türklerle Savaşıyor!


2. bölüm


Türkiye'de 1970'lerden itibaren gazeteci Uğur Mumcu, CIA faaliyetleri içinde Saûdi Arabia'nın rolü üzerine durmadan dikkat çektiyse de kimse tarafından ciddi bir destek görmemişti. 28 Şubat 1997'ye kadar "resmi ilerici Kemalistler" Saûdilerle pek uğraşmazdık. Birileri tarafından kapalı-karanlık odalarda yazılmış "Resmi Tarih"e göre genelleme ile "Arap"ları sevmememiz öğretilmişti. Özellikle ABD ve İzrael'le kavgalı olan Arap Milliyetçi Sosyalizmi ideolojisini savunan küçük burjuvazinin Baas Partisi'nin iktidarda olduğu Arap ülkeleri bu hedefte tutulurdu. Kutsal toprakların, Hac farıziyesinin yerine getirildiği Saûdi çölü bundan muaf tutulmasına özen gösterilirdi. Fakat ABD tarafından tezgâhlandığı nihayet 10 yıl sonra Erbakan tarafından dahi "keşf" edilen "post modern darbe" sonrası artık projektörler bugüne kadar "invisible" olan bu olguya dönüyordu.


14.04.97. (Milliyet) Mekke'de bulunan DSP Trabzon milletvekili Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, Saûdi Arabia'nın İslâmi İşler, Evkaf, Davet ve İrşad Bakanlığı'nın Türkçe olarak bastırılan ve Türk hacı adaylarına dağıttığı "Hac Rehberi" kitapçığının 11. ve 12. sayfalarında yer alan bölümlerinde anti-laik propaganda yapıldığını bildiriyordu. Bu ifadeler çok önemli çünkü, bugünkü "özgürlük havarileri"nin hacca gidip gelirken nasıl eğitildiklerini de belgeliyor. Bunların içinde en iyi örnek olarak "İnsanı İslâm'dan Çıkaran Şeyler" bölümünün 4. maddesi açıklıyor: *"İnsanların çıkardıkları kanunların, İslâm şeriatından üstün olduğuna inanmak, yahut 20. asırda İslâm kanunlarını uygulamanın doğru olmadığına veya İslâm'ın, Müslümanların geriliğine sebep olduğuna inanmak veyahutta İslâm'ın, kişinin kendisiyle Rabbi arasındaki ilişkiyi düzenleyen vicdani bir mesele olup, hayatın diğer işlerine karıştırılamayacağını söylemek." *"Bu çağda Allah'ın hükmünü uygulayıp hırsızın elini kesmenin ya da zina edeni taşlamanın doğru olmadığına inanmak." *" Hukuki işlemlerde, ceza meselelerinde veya başka konularda başka hükümlerin uygulanabileceğine inanmak. Başka hükümlerin, şeriat hükmünden üstün olduğuna inanmadığı halde onları uygulamayan da kafirdir." Neymiş? Entel-dantel "hürriyetçi su perileri"ne duyurulur!


Diyor ki Erbakan hocaefendi, "28 Şubat askerlerin değil, ABD'nin düşünce kuruluşu American Institute'ün Orta Doğu uzmanı Alan Makovsky'nin hazırladığı Türkiye raporları çerçevesinde Türkiye dışında planlandı, 28 Şubatçılar bunun farkında olmadı...içeride "işbirlikçileri" aracılığıyla uygulamaya konuldu..." (28.02.07.Basın.) Bu "işbirlikçiler", rantçılar, diye bir açıklama getirmiş hoca...


Şimdi "Arap" Lawrence'in "işbirlikçiler"i kimler olduğu konusunda ÖSY sorusunu cevaplayalım. Nisan 2000'de İslâm Konferansı Örgütü'nde laik olduğu için Türk genel sekreter seçilmesine Saûdiler muhalefet ediyorlardı. Eylûl ayında Saûdilerin Balkanlarda Osmanlı mimarisine karşı savaş açtığı da ortaya çıkmıştı. Kosovo'da Sırp saldırıları ile tahrip edilmiş olan cami, türbe, anıtsal yapı ve diğer mimari eserlerle beraber, mezarlıkların dahi Saûdi Arabia ekiplerince tamamen yıkılarak Arap üslubuna göre yeniden inşa edildiği TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı Oktay Ekinci tarafından bir dilekçe ile ilgili bakan ve bürokratlara bildirilmişti. Uzun bir sessizlikten sonra Şubat 2001'de Lawrencegillerin bu sefer Arabia'daki Osmanlı kalelerine taktığı necip basınımızda yer alıyordu. Mart ayında Prof.Dr. Zekeriya Beyaz ile Saûdiler adına derin elemlere gark olan Diyanet İşleri Başkanı M.N. Yılmaz, "tavuk-horoz-kurban" konusunda atışıyorlardı. Bu atışmadan birkaç gün sonra şu haberi okuyoruz. Kral Fahd Bin Abdülaziz'in davetlisi olarak haremi Şerif yakınlarında bir sarayda kalan Necmettin Erbakan ve 18 kişiden oluşan ailesi...yanlarında 10'ar litrelik 18 bidon zemzem suyu ve 40'a yakın valiz...27.kez hacı olan...Ankara'ya geldi. Aralık ayında Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Beyaz hoca, Uysal ve Semerkand yayınevlerince 3-5 yaş grubundaki çocuklar için hazırladıkları İslâmi boyama kitapları "Abdest ve Namaz", "Kur'ân Elifbası", "Hac Boyama, "Oruç Boyama" kitaplarını doğru bulmadığını kaydederek patlamış: "Zannediyorlar ki çok anlatırsan iyi olur. Öyle olsaydı Suudi Arabistan, Mısır iyi olurdu. Kur'ân'la yatıp kalkıyorlar ama çoğu homoseksüel. Bazı bilgiler çocuğun aklı başındayken verilmeli." Aynı konuda konuşan Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi başhekimi Doç.Dr. Arif Verimli, çocuklara yönelik bu din öğeli tanıştırmayı "beyin yıkama, şartlandırma" olarak nitelendiriyor. Nisan ayında 1718'de inşa edilmiş tarihi kalenin otel yapılmak üzere yıkımı "Taliban Kafası" olarak niteleniyordu. Diğer taraftan Arabia'daki kale yıkımına tepkilere karşı Ocak 2002'de Saûdilerin Balkanlarda yapmış olduğu tahribat tekrar gündeme geldi. Saraybosna'da iç bezemeleri tamamen yokedilmiş Gazi Hüsrev Paşa Camii'nin fotoğrafı kamuya yansıtıldı. Öyle ki tepkilere Sırplar bile katılmış, Saûdi Vahhabi Yardım Ajansı adlı kurumun anıtları buldozerlerle yıktığını ifşa etmişlerdi. Britanya basına ise yıkılan Ecyad kalesinin yerine yapılacak inşaatların Ladin Grubu tarafından yapılacağı iddiasını ortaya atmıştı. Arap yetkililer "takiye" taktiklerine geçiyordu. Fırsatı kaçırmayan zionistlerde gazetelerde "Suudiler yıkıyor İsrail koruyor" diye manşet atıyorlardı (9-10-11.01.02.Milliyet). Sonuçta kale yıkıldı oraya yapılan apartmanlardan birçok Türk "Arap" Lawrence aşığı mekâlar satın aldılar. Doğrusu açıklanmasını isterim kimler bu "Arap" Lawrenceciler?


Ocak 2002'de; Bir zamanlar toz kondurmadığımız Saudi kültür teröristleri tarihi yok ederken, necip basınımızın her fırsatta karalamak ve küfür ettirmek için her türlü dezenformasyonu işlediği Libya ise Osmanlı'dan kalan tarihi mekânların restorasyonu için Türkiye'den yardım talep ediyordu...


Yazmış - bahsetmiştim adını bir aralar sıkca duyduğumuz, bugün pek kimsenin adını anmak istemediği: CIA güdümlü Aramco finanslı "Rabıta". Milliyet, 19.09.92 tarihli Tolga Şardan'ın haberine göre: Saûdi Arabia kökenli "Rabıta" örgütü Türk din adamlarının eğitiminde yaşanan skandaldan sonra emekli din adamı Ömer Faruk Küçük yine skandala mevzu olan "Rabıtat-ül Alemi İslâmi" adlı kurumun üst düzey yetkilileri ile Arabia'da temas kurup projesini anlatmış ve yardım istemiş. Proje: Küçükköy Sitesi adı altında Ankara-Ayaş'ta 502 dönüm üzerinde 3 milyonu peşin 30 milyonuda 36 ay taksitle 125 metrekarelik dubleks evler yapmak. Kontejan 1200 kişi. İlginç olanı Rabıta'nın İslâmi Cemaatleşmeye Yardım Fonu aracılığıyla üye başına 22 500 riyal (yaklaşık 45 milyonTL) yardım yapacağı. Yapılan anlaşma içinde örgütün dini faaliyetini sürdürmesi için bir binanında yapılması şartı da var! Bugün böyle bir site var mı? Varsa kimler oturuyor? İçinde malum örgüt faaliyeti sürüyor mu? Laik bir yurttaş olarak doğrusu öğrenmek isterim!


Milliyet, 26.02.93. Aydın Hasan haberi: "Rabıta" örgütünün Yunan yönetimiyle koordineli olarak Batı Trakya'daki Türk-Müslüman azınlığı, Türkiye'nin etki yörüngesinin dışına çekme yönünde faaliyet içinde olduğu bildirildi. Yunan hükümetinin 4 Türk müftüyü geceyarısı sınırdışı etmesine sebep olarak, müftülerin Rabıta tarafından eğitilmiş, parayla desteklenmiş ve Yunan hükümeti tarafından atanmış Pomak müftülerle değil, Batı Trakya halkı tarafından seçilmiş müftülerle temas kurmuş olmalarını gösterdi. 21-28 Kasım EP dergisinde "Yıllarca gizlenen gerçek; Risale-i Nur'da tahrifat var!" haberi içinde şu bilgiler bulunuyor: "Tahrifatı kim yaptı? ... Rabıta'nın Türkiye temsilcisi ve Faisal Finans'ın sahibi Salih Özcan'ın sahibi olduğu yayınevi Said-i Nursi'nin "İaretül İcaz" adlı risalesinden Vahhabi ile ilgili olan bölümleri çıkararak basıyordu. Çünkü Salih Özcan'ın bankasının sermayesi Suudi Arabistan kökenliydi. Suudi Arabistan'ın resmi mezhebinin Vehhabilik olduğu hatırlandığında değiştirme nedenleri de kolayca anlaşılıyor..."


Millî Gazete, 05.09.94'teki haberine göre 3 Eyûlde Basel'de yapılan Birinci Avrupa İslâm Birliği Konferansı'nın İkinci Birlik Toplantısı'na Rabıta, İslâma Çağrı, Cemiyet-i Hayriye gibi İslâm hayır cemiyetleri de katılmıştı. Toplantıda İran ve Saûdi Arabia büyükelçileri de bulunuyordu. Aydınlık, 22.10.94 tarihli iddiaya göre Rabıta'nın yan kuruluşu olan Doğu Türkistan Göçmenler Derneği başkanı emekli general Mehmet Rıza Bekin, 1983'te MİT'ten emekli olduktan sonra 6 yıl Saudi Arabia'da kalmış, oradan Pakistan'a geçmişti. Aynı derneğin Nisan 1988'de İstanbul'da düzenlediği Türkistan Kültür ve Tarih Semineri'ne Rabıta Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Nasır el Abudi ve CIA'nın eski Türkiye İstasyon Şefi, NSC danışmanı, Rand Corp. uzmanı "Türkiye'de İslâmın geleceği: Ilımlı İslâm" teorisi mimarlarından Paul Henze'de katılmıştı. Rand-Rabıta'nın bir yan kuruluşu olarak kurulan Asya İslâm Birliği'nin fahri başkanı ise Necmettin Erbakan hocaefendiydi! Hürriyet, 07.11.94 Yıldırım Çavlı'nın köşesinde yazdığına göre; Saudi Arabia şirketi Al Baraka ile Refahlı belediyeler ilişki sarmalı vardı.


27 Şubat 1995'te (tarihe dikkat) Milliyet'te "ABD'nin Refah Dosyası" adlı bir dizi başlıyor. Hazırlayan Ruşen Çakır. ABD'li diplomat (ABD Dışişleri Bakanlığı'nda Türkiye'yle de ilgili bir birimde "orta düzey" bir genç diplomat, adı saklanmış, ne hikmet ise!) Erbakan için "tehlikeli biri" demiş. "Neden?"..."Çünkü çok zeki" cevabını vermiş. Erbakan Batı'yı tanımıyormuş ya da gerçekleri tahrif ediyormuş. Meraka mucip sormuş: "Bu partide genç bir lider adayı yok mu?"...bir başkası, "Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğe soyunduğu doğru mu?" "Çok zeki" olmayan liderler arıyan Amerikalı diplomatların deneyimlisi aktarıyor: "Özal bana RP'sinin istikbal vadeden bir parti olduğunu ancak iki temel sorunu bulunduğunu söylemişti: Başında genç bir lider bulunmayışı ve Yahudilerle İsrail'e karşı sert tavır." Başkan Clinton'ın danışmanlarında İslâm ("ılımlı" diye başını siz ekleyiniz.y.n.) uzmanı Prof. John Esposito'nun, Erbakan'dan çok şikayetçi olduğunu anlıyoruz. California'da ırkçıların tahrip etmiş olduğu bir caminin tekrar açılışında yapmış olduğu konuşmadan rahatsızlığı dile getirdikten sonra ekliyor: "Bir kere çeviri çok kötüydü ve fazla zaman kaybına yol açtı. RP içinde çok iyi İngiilizce konuşan, ABD'yi ve Amerikalıları çok iyi tanıyan genç kadrolar olduğunu biliyorum. Eğer bu parti burada iyi ilişkiler geliştirmek istiyorsa bence ağırlıkla bu kişileri görevlendirmelidir. Erbakan'ı ABD'ye davet eden American Muslim Council Genel Sekreteri Abdurrahman Alamoudi de bu İngilizceye vakıf gençlerin liderlerinden ayrı olarak sık sık ABD'ye gelmelerini salık verdikten sonra özellikle RF'nin dış ilişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül'le "çalışmak istediklerini" belirtiyor. Tabii aynı sayfada olmazsa olmaz "CIA adına Türkiye'de de faaliyet yürütmüş", "CIA'da Ulusal İstihbarat Konseyi Başkan Yardımcılığına" yükselmiş, CIA'nın think-tankı Rand Corp.da uzman Graham E. Fuller'in "ılımlı islâm" önerilerine de yer veriliyor. Fuller sözlerini ABD emperyalizminin XX.yy.'ın son çeyreğinin felsefi gurusu Mao'nun sözlerine yer vermeden edemiyor: "Yüz çiçek açsın, yüz fikir yarışsın!" Aynı sayfanın alt köşesinde gazeteci Hakan Aygün'ün yorumunda "çok zeki" Erbakan'ın bir vecizesini aktarıyor: "Refah iktidara gelirse ABD güçlü bir partner kazanacak". Dizi Fukuyama ve Huntington'un malum önermelerinin İzrael lobisinin kilit adamlarının yorumu ile bitiyor. Aynı gazetenin 18.04.95 tarihli basımında bu sefer bir başka uzman "cilâcı" iliştirilmiş gazeteciliğin "dişi bond"u "darbe önce"lerinin su-perisi Yasemin Çongar'ın Graham Fuller ile "özel" röportajı yer alıyor. Yine "ılımlı islâm"ın aktüel psikolojik savaş zemini hazırlanmaya devam ediyor: "Türk ordusu İslâmcı darbeye izin vermez". Ertesi günkü yazıda islâmcı partilerin parçalanarak daha böl ve yönet politikasının pragmatik kerametleri anlatılıyor: "Daha çok İslâmcı parti". Bir gün sonra Washington Post kaynaklı bir haber aynı gazetede yer alıyor. "Çok zeki" liderlerden Başbakan Tansu Çiller'in Wall Street Journal, Washington Post ve New York Times gazetelerinin yazarları ve yöneticileriyle yaptığı bir toplantıda, "Refah ve askeri darbe tehlikesini" dile getirmesinin ertesi günü, yayımcılıkta devlet tekelinin kaldırılması ardından kurulan Kanal 7 televizyonunun tesettürlü haber spikeri Serpil Öcalan'ın bütün Türkiye'de izlenebileceğini belirtiliyordu...


18.02.2009