5 Mayıs 2009 Salı

Antik Anadolu'da Özgürlük Ateşi - Halid Özkul

ANTİK ANADOLU’DA ÖZGÜRLÜK ATEŞİ


Küçük-burjuvazinin genel karakteridir, düzenden bir pay kaptı mı, artık “devrimci” söylemler ve onu dillendirenler pek ortaya çıkartılmak istenmez. Geri bıraktırılmış ülkenin “solcu” aydınlarının genel hastalığıdır bu… İşte 2 ay önce entel aydınlarımızın çıkarmış oldukları bir “resmi tarih dışı bilgilendirme” dergisinin yanlışları için samimi olarak zamanımızı ayırıp bir çalışma yaptım ve gönderdim. Benim tavrım entelegentsia tavrıdır. “Büyük adamlar” bir teşekkür ya da “yayın politikası” dışı olarak niteleme belirten hiçbir ileti göndermeye bile tenezzül etmediler. Ne de olsa “resmi tarih” dışı olduklarını iddia edenlerinde bir “gayri-resmi tarihi” olduğunu kavramış olanlardanız. Aşağıda virgülüne dokunmadan metni iktibas ediyorum:


Sayın Editör,


NTV Tarih dergisinin 2. sayısının 76. sayfasında “Pontos Kralı VI. Minthradates Eupatoros NTV Tarih’e yazdı – Ay yıldızlı bayrağım Romalıları titretmişti” adlı makale özellikle gençlerin tarihe ‘popüler yaklaşım’ı için ilgi çekicidir. Pontos Kralı ile Romalı ve Romalı işbirlikçiler arasındaki mücadelede “Pers atalarımın emaneti ay yıldızlı armayı Pontos bayrağına yeniden işlettirdim” demektedir. Kendisi Elen ve Pers kanı taşıdığı için Pers semboli olan ay-yıldızı sembol olarak benimsemiştir… [M.Ö.79-78’de bastırılan Mithradates sikkesinin arka yüzündeki görüntü “at” değil “geyik”tir. Herhalde bir redaksiyon hatası yapılmıştır.]


Anadolu antik tarihinin modern “Homeros”u Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in sevdiğim çok anlamlı bir sözü vardır: ”Bana 4 senede Oxford’ta öğrettikleri yalanları unutabilmek için tam 2 senemi harcadım”!


Onun bize öğrettiği ve önceleri katılmamasına karşın ölümünden birkaç yıl öncesinde Ord. Prof. Ekrem Akurgal üstadın da kabul ettiği gibi İon, Elen değildir. İon Elenden tam iki bin yıl daha eskidir. Anadolu İon lisanı ile Attika Elen lisanı farklıdır. İon Roma işgali sonrası süreç içinde yıllar sonra Bizans (İmparatorluğu) olmuştur. “Batı”(!) Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından nerede ise 350–450 yıl sonra Anadolu’ya göç etmeye başlayan Orta Asya Türkik aşiretleri-boyları oradaki halka “Rum” demiş, yani “Romalı”. Bunlar Ortodox-Bizanslılardı, Anadolu’nun Ortodox-Gregorianları ise Hay(Ermeni) olanlardı. Ayrıca Sabiilerle bağlantılı Aram-Süryaniler ve Kaldanilerde yaşamaktaydı. Bunların hepsi Anatoliandı… Yani “Anatolia” Rumca(İonca)da zaten “Doğu” demektir. Örneğin İstanbul’un Elen klanları tarafından kurulduğu iddiası da “tüpgeçit cinayeti” nedeni ile yapılan Kumkapı kazılarının “hayırlı” bir sonucu bilimsel bulgularla yıkılmıştır. Batılı güvenilir tarihçilerin dediği gibi “tarihin babası” değil “tarihin yalan babası” dedikleri Heredot’a dayanan varsayımlara güvenmek hiç de doğru değildir. Onun için Pontusluların ne kadar Elen oldukları da tartışmalıdır…


Diğer taraftan ay-yıldız sembollerine gelirsek. Anadolulular ay-yıldız sembollerini Perslerden dolayı benimsememişlerdir. Gerçek tam zıttıdır. Çünkü anaerkil ilkel komünün avcı-toplayıcı topluluktan avcı-tarımcı topluma geçerken kentleşme ile başlayan Güneş Kültünün Tanrıça sembolü olarak M.Ö 3. binlerde kullanılmaya başlanmıştır. (Sümer, Babil, Hitit, Asur…)

Güneşi sembolize eden anatarıça Yıldız, ataerkil köleciliğin toplumun artı emeğini gasp ederek sınıflar egemenliğini iktisadi olarak inşa etmesine paralel olarak üstyapıda da değişerek atatanrıların sembolü olmaya başlamıştır. Daha sonraları Attis-Apollon olarak ışığın ve bilginin sembolleri olacaktır. Hilâl ise bu dönemde dişil olarak tezahür eder ve alttadır. Sonraları Bereket ve sevgi-Afrodit’in sembolleri olacaktır. Bu dönemin kavgası Anadolu’da daima Anatanrıçanın ağırlığını hissettirdiği bir dönemdir. M.Ö.8 yüzyılda kutsal Anatanrıçamız Kubaba hala ataerkil köleci artı-emek gaspçılarına, komünün malını özel mülkiyet olarak çalan erkek tiranlara onların işbirlikçileri bezirgân-rahiplere karşı kafa tutmaktadır. Ne ki Pers İmparatorluğunun kurulmasına daha 200 yıldan fazla bir zaman vardır. Persler bu simgeleri Anadolu’ya geldiklerinde benimseyeceklerdir. Persopolis’e Anadolu’dan gidecektir. Onların Anaerkil geleneğe saygı göstermeleri, Anadolu’da anaerkil külte destek verirken, Anadolu’da ataerkil Elen işbirlikçilerinin oluşmasını uzun zaman engelleyecekti.

“Ay-Yıldız”ın “Pers”lik hikâyesi, Türk Tarih Kurumu’nun 1938’de yayımlamış olduğu Deniz Lisesi öğretmeni Fevzi Kurtoğlu tarafından yazılmış “Türk Bayrağı ve Ay Yıldız” eserine dayanır. Bu kitaptaki bilgiler, o günün bulguları içinde ve “resmi tarih”in “Türk-İslâm” sentezine halâl getirmeyecek tarzda yazılmış bir ideolojik süzgeçli çalışmadır. Bunun için bilimselliği tartışmalıdır. Yazar resmi ideolojinin sınırları içinde önemli bilgiler sunduğu halde, iş kökene gelince günün militer “kafatası” ideolojisini bırakın aşmayı, incitememiştir bile…


Bir başka konu vardır ki o daha önemlidir. Değerli Alman külliyatçı Max Beer’in “Sosyalizmin ve Sosyal Mücadelelerin Genel Tarihi” adlı eserinde belirttiği bir anektodtur. Bu anektod Türkiye halkının ilk çağ tarihini ilgilendirdiği için ben konuya, 2005 yılında yayımladığım “Gizli Ordular- RoundTable- CFR- Bilderberg- Trilateral Commission” adlı kitabımda değindim. Ama aşağıda iktibas ettiğim gibi “Gizli Ordular-Antik Çağdan Yirminci Yüzyıla Sır Tarikatlar (Sınıflar Mücadelesinin Adı Konmamış Tarihi)” adlı yayımlanamamış eserimde konuyu tekrar irdeledim:


“Antik dünya da sözlük anlamı ile Elence(!) büyük ihtimalle İonca “an-arkhe/a/ia” (iktidar-arkos-sızlık), lider sultasının ve de otokratın olmaması-reddedilmesi ile ilgili bir yönetim biçimi ifadesi olarak kullanılmıştır. Bugünkü bilgimiz ile tarihte ilk defa, M.Ö.133’te (İzmir-Foça arasında bir yerleşim yeri olan) Leucalı Aristonikos (bazı tarihçilere göre ölen Bergama Kralı II. Eumenos’ın gayri meşru oğlu) ve kardeşi Attalos’un önderliğinde, eski kölelerden kurulu ordusu ile Roma’ya karşı ayaklanan bölge halkının tarihin ilk “an-arkhaia” komün siteleri yönetiminin Bergama’da “Güneş Komünü” ya da “An-arkhaia” olarak kurulması bunun belgesel kanıtıdır. Erken-Katti-Hatti(Hitit) uygarlığında anaerkil komünün merkezi sembolü olan “Güneş”, aynı zamanda ekzoterik ritüelin sembolüydü de…


“Bu bakımdan kökenleri antik Anadolu-İon felsefesinin (Sinop) Diogenes-Kynik okulunun stao felsefesine dayanan “An-arkhaia” düşünseli…”nin bu özgürlük ayaklanmalarına ne kadar ön ayak oldukları maalesef tarihin karanlıklarında kalmış ve aydınlatılmayı bekleyen bizim kendi ve de insanlık tarihimize ait olgulardır.


“Roma pleplerinden proletaryanın haklarını savunma yolunda katledilen oğul Gracchus Tiberius Sempronius’un soylu-patriciuslar tarafından katledildiği M.Ö. 133’de, Küçük Asya(Anadolu)da Bergama’da, toprak sahipleri ile köleler birarada Roma egemenliğine karşı; İzmir-Fokaia arasında küçük bir kıyı kasabası olan Leuca’da oturan Aristonikos ve üvey kardeşi Attalos’un yönetiminde ayaklanmışlardı. Yerliler ve yabancılar olarak bütün halk, zengin ya da yoksul olmalarına bakılmaksızın seçim hakkına ve kendilerini yönetme hakkına kavuştu. Birkaç kent ayaklanmacılara, Efesos gibi bazı kentlerde Roma’ya destek vermişlerdi. Aristonikos başlangıçta yenildiyse de, köleleri yanına çekerek üstün duruma geçmesini bilmişti. Kurulan düzene “Güneş An-arkhaia” adı verilmişti. Bu geçmişteki anaerkil ortakçıl toplumu çağrıştıran İlkçağ’ın bir komünist (toplumsallaştırılmış toplum) ‘öz-yönetim’ girişimiydi. (“Güneş An-arkhaia-erksizliği”sının yanlış olarak mütercimler tarafından “Güneş Devleti” olarak tercüme edildiği kanaatindeyim. Çünkü “an-arkhaia” da ‘ideolojik devlet’ yapısı söz konusu olamazdı. Bu Güneş “an-arkhaia”sı yıkılışından itibaren özgürlük uğruna kurulan ve mücadele eden bütün ezoterik örgütler tarafından efsane haline dönüştürülecekti. Sonraki yüzyıllarda ortaya çıkan ütopyaların kaynağıda “Atlantis” değil bu yaşanmış pratikti…) Bu “öz-yönetim”le Romalılar arasındaki savaş M.Ö. 129’a kadar sürmüş, Bergamalıların yenilip liderleri Aristonikos’un ele geçirilerek Roma’ya götürülüp, orada öldürülmesi ile bastırılmıştı. M.Ö.104’de Sicilya’da ikinci bir köle ayaklanması daha gerçekleştirildi. Ayaklanmanın önderlerinden Suriyeli Salvius ile Makedonyalı Arthenion savaş alanında öldürülünce ayaklanma bastırıldı (M.Ö.101).

“Roma Res-publicasının tarihsel dönüm noktası Spartacus isyanıdır. Eski bir Trakyalı çoban ve Roma yardımcı ordusundan firar etmiş asker kaçağı olarak köle durumuna düşdükten sonra gladyatör yapılan Spartacus, M.Ö.73’de Trakyalı ve Galyalı 70 arkadaşı ile birlikte isyan ederek kaçmıştı…”

İşte görüldüğü gibi Pontos Kralı VI. Minthradates Eupatoros’tan nerede ise 50 yıl önce Bergamalı Aristonikos ve üvey kardeşi Attalos Roma’ya kafa tutmuşlar ve Ana Tanrıça Kybele’nin sembolü olan Güneş-Yıldız ve Hilâli yine Anadolu’nun “özgürlük sembolü” olan “kırmızı külah”larını giyerek ve “kızıl” bayraklarını açarak adeta XIX. Yüzyılın sonlarında başlayacak olan Aydınlık- Devrimler çağının muştucuları olmuşlardır. Bakalım Türkiye halkı özbeöz geleneğine ne zaman sahip çıkacak…



Halid Özkul

Araştırmacı-Yazar


07.03.09