19 Mart 2009 Perşembe

21. yy'de Psikolojik Savaşı Kavrayabilmek - Halid Özkul

YİRMİBİRİNCİ YÜZYILINDA PSİKOLOJİK SAVAŞI KAVRAYABİLMEK: ABD-İZRAEL ve TÜRKİYE…


Aslında bu yazının içeriği aynı olmakla beraber başlığı “Encümen-i Godfarthers ve Ergenekomik Sivil Üniforma!” olarak planlanmıştı. Ama İzrael Savunma Güçleri (İDF) Ordu Karargâhı Kara Kuvvetleri(GOCAHQ) Komutanı Tümgeneral*(Aluf) Avi Mizrahi’nin, “tencere dibin kara, seninki benden kara” türünden açıklaması aydınından, sokaktaki “ulema”ya kadar “necip millet”imizin bilgiçlik “hazine”sini teşhir etmesi açısından yeni bir düete konu oldu. Kıraathane muhabbetleri şenlendi… (*“Necip Basın”ımız çok kızdığından mı; yoksa her zamanki bilgiçliğinden midir; nedir bilinmez? Adama rütbe tenzilinde bulundu “tuğgeneral” ilân etti. İzrael ordusunda “aluf”un ne anlama geldiğini bilmediğinden ya da bilgisayarın chat ve geri zekâlı PC oyunları dışında kullanım hazinesini tam olarak hala kavrama noksanlığından olacak!)


Küresel ekonomik krizin ortasında ABD’den Yakın Doğu’ya seçim arifelerinde olan tüm ülkelerde egemen burjuva iktidarların seçmenlerine dönük “it dalaşı”, “tencere mühabbedine” döndü… Ama görülmeyen şu ki, bütün bu ülkelerde de seçimleri ABD’nin “encümen-i daniş”i olan Council on Foreign Relation-CFR’nin arzusu içindeki adaylar kazandı. Kazanacaklar. Ne ki bu örgütün dönem başkanı Richard N. Haass’ın “açık mektub”u örgütün yayın organı Foreign Affairs’te yayımlanmıştı. Bu mektuptaki öngörüler ülkemizde de türkçe yayımlanmaya başlayan Newsweek dergisinde yayımlandı (9 Kasım 2008). Tabii kaç necip aydınımız (“ulu demokrat” köşe yazarlarımız dâhil) okudu ve notunu aldı orasını “Allah bilir!”

Türkiye’de seçim ise yerel yönetim seçimleri, yani sonuçlar iktidarın konumunu belirlemeyecek. Kim ne derse desin, iktidar partisi oy çoğunluğunu elde tutup sadece genel seçimlerdeki kazanmış olduğu irrasyonel”!” oy oranı nispetinde bir oy kaybına uğrayacak olsa da sonuç sadece “BüyükAğabey”in “one minute”e %12-15’lik bir ikazı niteliği taşıyacak…


“Davos Ortaoyunu”nun ilk başarısı İzrael’de seçimleri amaçlandığı gibi Büyük Orta-Doğu Projesi-BOP’cilerin kazanması oldu. Zaten başka alternatifte yok bu ülkede. İzrael zannedildiği ya da dünyadaki İzraelofillere yutturulduğu gibi bir demokratik devlette değil. Tıpkı bir parlamenter monarşi gibi hala Anayasa’sı yok! Görünürde dinci bir ağırlık var ama teokratik yapıda bir devlet de yok ortada! İzrael tastamam neo-faşist bir devlet, taa kurulduğundan beri. Faşizmin (fascismo, falangismo ve nazizm gibi) bir türü olan zionizm, devletin temel ideolojisi. Bu ideoloji ibrani dinini kullanıyor ve kendini Yahudi olarak adlandırıyor. Ama zionistlerin hemen hemen hepsine yakını Doğu Avrupalı (Polonya ve Ukrayna) kökenli gerçek Museviler tarafından aşkenazi olarak adlandırılanlar. Aralarında Avrupalı çok az, sefarat hiç yok gibi. Tabii aşkenazi işbirlikçi rabbi ve hahamlar sayesinde dinsel maskeyi kitleselleştiriliyor. Bunların hepsinin kökeni Hazara –Türkik- devletine ya da Orta Asya’ya –Türkik- dayanıyor. Onun için sefarat kökenli yiddiş ve sefarat Musevileri haklı olarak zionistlerin İbrani-Yahudiliğini temsil etmediklerini, onların zionist olduklarını bağırarak anlatmaya çalışıyorlar. Ama seslerini bugüne kadar hiç duyuramıyorlardı. Hatta bazı Amerikalı anti-zionist Museviler uzun yıllardır spekülatif bilgilerle dolduruluşa getirildikleri için bunların Balkanik “sebbataycı”, “jön-türk” ve “ittihatçı” olduklarını bile ileri sürüyorlar. Örneğin Türk Musevi cemaati –organik küçük bir azınlığın dışında- bilinçli olarak İzrael devleti ile ilişkilerinde yıllardan beri mesafeli ve dikkatli davranıyor. Çünkü kendilerine yönelik kanlı katliam girişimlerinin esas patronlarının kimler olduğunu çok iyi biliyorlar, ama şu anda “suskunluk yasası” geçerli! Görüldüğü gibi burada birçok bilgiçin iddia ettiği gibi “din” unsuru birleştirici bir unsur değil. Burada üstünde durulan ‘ırk’çılık, Musevi cemaatlerini ürküten de bu, kesinlikle “ırk” olmamalarına karşın… “Din” ve “ırk” açınımlarını zionist devletin savunusu olarak sunmak tehlikeli bir yanılgıdır ve aslında İzrael zion devletinin istediği de budur. Çünkü buna dayanarak, Holocaust Kültü’nü kullanır ve böylece her sıkıştıklarında “anti-semitizm” yaygarası koparmasına dolaylı olarak hizmet edilmektedir. Zionizmin “Hile Yolu”nun ilizyonlarından en can alıcı noktası burasıdır… Holocaust kültü ideolojik-sanayinin ünlü sloganı “6 milyon katledilmiş Yahudi” palavrası gibi! (Dikkat edin bu sloganı kullananlar ya militan zionistlerdir ya da “tamamen duygusal” işbirlikçileridir…)


İzrael’in “Enstitü”(İbranice Mossad)leri onun kök-devletidir. (Popüler yanlış bir deyim olan “derin devlet” dedikleri.) İzraeli “MOSSAD-Enstitüler” şebekesi yönetir. İzrael’in ayakta kalabilmesi için aynen Bağdat Kabbalist Talmud’unda emredildiği gibi İzrael oğullarının haricindeki bütün insanlara kan ve gözyaşı döktürülmesi Yehova’nın kutsal emridir… (Bunların bütün teorik ve pratik bilimsel kanıtları en geniş şekilde “Gizli Ordular-Holocaust Kültü, Zionizm ve Nazizm” ile “Gizli Ordular-MOSSAD” kitaplarımda işlenmektedir.)


İşte bu yüzden Tümgeneral(Aluf) Avi Mizrahi, ABD’nin Bosna, Kosova, Irak ve Afganistandaki şehir operasyonlarına gözlemci olarak katılmıştır. Gazze operasyonunun psikolojik harekât planlamasını bizzat yapmış. Şehir ayaklanmalarını bastırmada uzman olarak Hindistan’a Müslüman ayaklanmalarını bastırmak için danışmanlık teklif etmiş. İzrael uzman komandoları Hint askerlerini terörle mücadele, şehir savaşı ve gerilla savaşı konularında eğitim vermek üzere anlaşmıştır.


Bütün bunlar sadece İzrael üstünden planlanmamaktadır. ABD politikalarına yön veren think tank kuruluşlarındaki kurmay kadroların stratejik noktalarını tutmuş aşkenazi cemaati bağlantılı Amerikalı zionistler aynı amaç doğrultusunda hareket etmektedirler. Ama şu hataya düşmemek en önemli husustur. Bunlar aşkenazi Yahudi –türkik- kökenli olduklarından dinsel amaçlarla hareket eden bir ideolojik şebeke değildirler. Bizzat kendilerinin organize ettiği sözüm ona ifşaatlarda bulunan spekülatif (kurgusal) fesat (konspirasyon) kuramlarını açıklayanlar da bu şebekenin birer parçalarıdırlar. Çünkü kaynak neden tastamam iktisadidir. Küresel tekelci kapitalist ekonomik güç içinde başat konumda olan (sanayii ve bankacı en kodamanları olan) mali oligarşinin “Amerikan çıkarları”nın içinde kamufle edildiği “Globalizm” ideolojisinin amacı dünyayı “Tek Pazar” olarak elegeçirmektir. Bu amaç uğrunda “masonluk”, “evangelizm”, hıristiyanlık” ve “yahudilik”in amaça giden yolda bir araç olmaktan başka hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Eğer bu araçlar günün birinde tıpkı “nazizm” ya da “falajizm” gibi ayakbağı olmaya başladıklarında çöp sepetine atılırlar veya kukla “diktatörler” çünkü tek amaç artı-değerin daha çok gasp edilip “Kâr” yüzdesinin yukarı fırlatılmasıdır…


İşte zionizm de bu “kanlı” araçlardan biridir ama en tehlikesi. Bu kanlı araç asimetrik ve paradox ayraçları kullanarak kendine yaşam alanı ve uzamı sağlamaktadır. Bu başka bir yazı konusudur…

Halid Özkul

araştırmacı-yazar

08.03.09

halidozkul@ttmail.com