TÜRK MİLLETİ DESTANLARI ÇOK SEVER AMA SİYASET NESNEL-GERÇEKCİDİR, EDEBİYAT DEĞİLDİR!
Kapitalizmin yarattığı bir sınıf olarak burjuvazinin sosyoloji bilimi anlayışı, üst yapılanmaları açıklarken iktisadi alt yapı gerekirciliğini es geçtiği için insanlık tarihinin sınıflar mücadelesine kaynaklık etmiş olan hem de çok uzun bir dönemini görmemezlikten gelir. Hal böyle olunca, insanlığın ilkel toplumsal toplum (komün) olarak yaşadıkları ve evrimleştikleri göçebe (barbar) toplum evreleri fantezi tezlerle ‘es’ geçilip doğrudan köleci toplum evresi ile “masal” anlatılmaya başlanır. Bu ‘es’ geçilen dönemde toplumların üst yapı faaliyetlerinin bir edebi ürünü olan mitolojik (destansı) anlatımlar, bilimsel açınım ile irdelenmediği için, yüzyıllar sonra burjuva milliyetçiliğinin en üst noktası olan ırkçı söylemlerine malzeme yapılmıştır…
Hâlbuki insanlığın bütün ideolojik inanışları ve dinlerine kaynaklık eden bu destanlardır. Hepsi de benzer üretim tarzından doğup geliştikleri için aynı temaları taşırlar (aynı coğrafi yapıda hepsi ‘kurt’tan türer, gerek Romalı gerek Orta Asyalı Türk veya Moğol). “Destan” yani antik Anadolu İon (Elen değil) ağzı ile “mitoloji”, belirtildiği gibi bir “mit”, “put” yaratımı masalsı anlatımlarıdır. Ama bu mitolojilerin hepsinin kaynağı sınıfsız toplumlar olan ilkel komünlerin folklore dediğimiz “masal” anlatımlarıdır. Yani folklorenin masal anlatımı, sınıflı toplumlara evrimleşmeyle beraber mitoloji formuna bürünürler. Köleci toplumun mitolojisinin evrimleşmesi de feodal toplumun ideolojilerini yaratmıştır. İdeoloji tıpkı mitoloji gibi üretim güç ve ilişkilerine hâkim olan sınıf tarafından belirlenir. Ama çağdaş toplum dünyevi(seküler)likten laikliğe geçişle bu edebi ürünleri aşarlar ve kendi ideolojik kavramlarını yaratırlar…
Irkçılığın nazizm türünün ideolojik masalının İtalya’da ve Almanya’da tutunup da neden Britanya veya Fransa’da tutunamadığının tek nedeni iktisadi alt yapıdan kaynaklanan sınıflar mücedelesinin üst yapıya vermiş olduğu kitlesel edebi-estetik biçimlendirmedir. Keza ırkçılığın devlet ideolojisi olarak niçin İzrael ve Türkiye’de hala direndiğinin cevabı da bu nesnel-gerçekliğin yapılanmalarında yatmaktadır. Üstelik Roma-Bizans devlet geleneğinin bir devamı olarak, sentezleştirerek onu sosyalize etmiş Anadolu Osmanlı devlet ideolojisinin süreç içinde nasıl ırkçılaştığı tastamam bir akademi zenginliği muhteviyatındadır…
XXI. yüzyılın nerede ise ilk çeyreğini yarıladığımız günümüzde nesnel gerçeklikten hareket etmeyen bütün siyasetler, edebi temaları ne kadar lirik, melankolik, romantik, dramatik veya trajik olursa olsun yerle yeksan olmaya mahkûmdur. Orta Oyunu ve meddahlar Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntıları arasında kalmış; yazıya geçirelemediği için, sosyolojik olarak köleci toplumun mitolojisine bile tekabül edemeyen, arkaik denebilecek folklorik edebi halüsülasyonlardır…
Günümüz siyaseti, tekelci kapitalizmin küresel egemenliğinin hegemonyası için kavga eden mali oligarşilerin finanse ve organize ettiği, adına “thin-tank”(düşünce deposu) dediğimiz kuruluşlar tarafından formlaştırılmaktadır. Bu formlaşma 5, 15, 20, 50 yıllık dönemselleri içeren senaryoları oluşturmaktadır. Bu kuruluşlar için milyonlarca dolar bağışlanmakta, binlerce dolar maaş ve prim olan burjuva “akil” sahipleri çalıştırılmaktadır. İşte oyunun daha baştan niteliği(kalitesi)ni ayırt eden başlangıç kaynağı burasıdır.
Bu “akil” sahipleri ne fındık tüccarı, ne mısırcı-yumurtacı ne de bir hacı-fış fış zortlatmasıdır. Hele hiçbirinin şiir okumak gibi bir romantik edebi meziyeti de duyulmamıştır. Bunlar ABD’de “Ivy Lig”i dediğimiz mali oligarşinin “invisible(görünmez) college”larında rahle-i tedrisat görmüş üstad-ı muhterem “monşer” oliga-pollerdir. Siz ABD’yi Reagan, Bush, Clinton, Obama’nın Filleri veya Eşeklerinin yönettiğine inanmaya devam edin. O kafayla ancak “yeni” Sevr Müzakeresinde ayılırsınız…
Bu “akil” sahipleri Rockefeller, Rothchild, Du Pont, Angelli, Mitsubuşi gibi sanayici veya banker mali oligarklarda değillerdir. Ama adını saydığımız veya sayamadığımız mali oligarkların eskiyen “dünya düzen”lerini yeri ve zamanı geldiğinde “yeni”si ile değiştirdiğini dünyaya kabul ettiren, işte bu “akil” tarafından örgütlenir. İşte bu “akil”in yapmış olduğu senaryoda siz veya sizin ekibiniz (ki burada kadro çok-çok önemlidir) en az (makro değil, mikro düzeyde) onlar kadar akıl-bilgi-bilinç sahibi değilseniz, evet sizin çoşku-duygu-iradeniz onların senaryosu içinde ‘zaten ifade edilmiş olan’ bir figüran rolündedir.
Bütün devlet (gizli servisler, polisler, ordular, medyalar) ideolojik baskı aygıtlarını eğiten de bunlardır. (NATO College’de eğitim alan-beyni şekillendirilen kurmay subayın hocalarıdırlar.) Bunlara psiko-politikaları biçimlendiren toplumsal tarih mühendisleri adı da verilmektedir. Bunların ana savaşcı örgütleri de “kök devlet terör örgüt”ü olan, bunların planlamış olduğu NATO gibi örgütlenmelerde “stay behind” adı verilen yapılanmalardır. Kimi –çoğu- zaman klasik-faşist, kimi zaman hükümet-dışı örgütlenmeler(NGO) arkasına gizlenmiş neo-liberal, çevreci, feminist, insan hakları kılıkları altında dolaşan entel-danteller bunların neo-faşist yüzlerini maskelemek için “en güzel” dekorları yaratırlar. Görüldüğü gibi “çağdaş siyaset” hiçte edebi değildir. Yanılsamalı aynalar odasındaki nesnel-gerçekliktir. Yüzünü ve yüzleri tanıyamazsan vay haline!
Halid Özkul
Araştırmacı-yazar
01.02.09
halidozkul@gmail.com