14 Mart 2009 Cumartesi

Bilinmeyen Lenin - Candan Badem

Bilinmeyen Lenin


Yarın, yani 21 Ocak 2009 günü Lenin'in ölümünün 85. yıldönümü. Ekim Devrimi'nin anayurdunda ise Lenin'i karalamak devlet politikası haline gelmiş durumda. Kapitalist restorasyoncular, papazlar, liberal medya hep bir ağızdan Lenin'e saldırıyorlar. Perestroyka yıllarında sözde daha iyi bir sosyalizm ve gerçek Leninizm adına Stalin'e saldıranların istisnasız hepsi SSCB yıkıldıktan sonra açıkça Lenin'e saldırmaya başladılar. Bu iki yüzlü liberal yalancılar halkı sadece Stalin'i eleştiriyoruz diye kandırıp iktidarı ve özellikle medyayı ele geçirdikten sonra Lenin'e ve Sovyet sosyalizmine karşı halen sürmekte olan tarihteki en büyük karalama kampanyasını başlattılar.


Bu kampanyanın ideologlarından biri olan Dmitriy Volkogonov diye bir askeri tarihçi müsveddesine Yeltsin döneminde bütün arşivler açıldı, başka kimseye verilmeyen belgeler ona verildi. Babası halk düşmanı olarak kurşuna dizilmiş, annesi sürgünde ölmüş olan ve Sovyet devletine karşı kan davası güden bu nefret dolu karşıdevrimci de patronlarını utandırmadı ve sosyalizme karşı bütün kinini kustu. Ancak ibret verici olan şu ki bu adam daha 1984'te korgeneral rütbesiyle ve felsefe ve tarih doktoru ünvanıyla Kızıl Ordu ve Donanma Siyasi Kısım Başkan yardımcısı olmuştu! Böyle bir adamın böyle hassas bir mevkiye gelebilmiş olması nasıl açıklanabilir? Bu ne biçim “totaliter” rejim ki bizzat rejim düşmanının oğlunu bu mevkilere getirmiş? Evet, oğul babanın suçunu çekmemeli, ama bu oğulun babasıyla aynı kafada olduğu neden görülmemiş? Acaba sözde demokratik kapitalist ülkelerde rejim karşıtlığından idam edilmiş bir solcunun oğlu orduda veya başka bir devlet dairesinde böyle bir mevkiye gelebilir mi?


Volkogonov 1989 yılında ordudaki siyasi organların lağvedilip yerine sadece sosyal güvenlikle ilgilenen organlar konulmasını önerdiği için görevinden alındı ancak Gorbaçov ve ekibi onu bu kez Savunma Bakanlığı askeri tarih enstitüsünün başına getirdi. 1991'e kadar bu görevde kalan Volkogonov daha sonra arşivlerde çalışarak ciltlerce kitapta Lenin'i ve Stalin'i karalamaya çalıştı. Bu çabalarının karşılığını madden ve manen aldı, Yeltsin tarafından kendisine devlet ödülü de verildi. İşte bu adamın ve benzerlerinin pek sevdiği bir yöntem Lenin'in güya bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmaktı. Örneğin Lenin'in iç savaş sırasında gönderdiği bazı telgraflardaki verdiği sert emirlerini bağlamından koparmak, cımbızlamak ya da belgenin işine gelmeyen yerlerini veya başka olguları saklamak gibi yöntemlerle Lenin'i bir cani gibi göstermeye çalıştılar.


Bunlar örneğin Lenin'in toplu eserlerinde yer almayan, 11 Ağustos 1918 tarihinde Penza guberniyasındaki Bolşeviklere bir telgrafında “en az yüz kulak (toprak ağası), spekülasyoncu ve kan emiciyi idam edin ve herkes görsün” demiş olmasını kullandılar. Sanki Lenin durduk yerde adam öldürün demiş ya da daha hafif cezalar verilebilecekken illa da asın demiş gibi! Oysa o sırada iç savaş bütün hızıyla sürüyordu ve her yerde emperyalistlerden destek alan çarlık generalleri ve her türden karşıdevrimciler Sovyet iktidarıyla ölümüne mücadele ediyordular. İngilizler ve öteki emperyalistler Arhangelsk'e çıkarma yapmışlar, Bakü'yü işgal etmişlerdi. Penza çevresinde de sol SR'lerin çıkardığı bir isyan vardı ve kulak'lar köye gelen iaşe kıtası askerlerinden beşini işkence ederek öldürmüşler ve ayaklanma başlatmışlardı. Öyleyken yerel Sovyet yetkilileri ayaklanmayı bastırmak için yeterli önlemler almamıştı. İşte Lenin bu ayaklanmayı bastırmaktan söz ediyordu. Peki bu iaşe kıtası dediğimiz şey neydi? Gayet basitçe söylersek köylünün elindeki fazla buğdayı piyasa fiyatından değil ama normal zamanlardaki fiyattan zorla alan birliklerdi. (Evet bazılarının sandığı gibi Bolşevikler köylünün buğdayını bedava değil, sadece normal fiyattan alıyordu). Kızılordu'yu beslemek için başka çare yoktu çünkü zengin köylüler ve spekülasyoncular buğdayı bu fiyattan devlete satmak istemiyorlardı. Peki bu yöntemi Bolşevikler mi icat etmişti? Hayır, çarlık ordusu daha 1916'da Birinci Dünya Savaşı'nda kullanmıştı ve Şubat 1917 devriminden sonraki liberal hükümet de sürdürmüştü.


Peki bu telgraftan sonra ne mi olmuş? Acaba Penza'daki Sovyet organları ibret olsun diye gerçekten yüz kişiyi asmışlar mı? Hayır, sadece askerleri işkenceyle öldüren ve ayaklanmayı başlatan on üç kişiyi tutuklamışlar ve devrim mahkemesi kararıyla kurşuna dizmişler. Lenin de neden yüz kişi asmadınız falan dememiş.


İşte tüm bu türden çabalara karşın geçen yılın sonunda yapılan bir ankette burada da yazmış olduğum gibi Stalin 3. Lenin de 6. sırayı aldı. Bu anket sırasında televizyona çıkarılan kişilerin Lenin ve Stalin'i karalamakta nasıl yarıştıklarından daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. Örneğin 23 Kasım'daki bir televizyon programına çağrılan 12 kişiden dokuzu var güçleriyle Lenin'e saldırdılar. Fakat ne yazık ki orada bulunan RFKP başkanı Züganov ise bu saldırılara net bir yanıt veremedi. Lenin'i savunmakla birlikte sorulan sorulara doğrudan yanıt vermek yerine Lenin büyük adamdır gibi kaçamak yanıtlar verdi. Örneğin Rus ortodoks kilisesinin şu anda patrik vekili olan metropolit Kirill, Lenin'in kiliseye düşmanlığından söz ederken utanmazca yalanlar söyledi. Güya Lenin her türlü ahlakı reddediyormuş! Oysa Lenin'in reddettiği papazların ahlakı idi. Bu din tüccarı ayrıca Lenin'in bütün papazları öldürün dediği yalanını söyledi. Kısacası her zaman egemen sınıflardan yana olmuş olan resmi kiliseden beklenen tavrı gösterdi. Ancak garip olanı Züganov'un bunlara doğru düzgün yanıt vermeyişi idi. Oysa biz sosyalistlerin her türden gericiye, şeriatçıya ve papaza verecek gayet somut ve net yanıtlarımız her zaman olmuştur. Gerektiğinde Lenin'i de bazı siyasi veya teorik noktalardan eleştirebiliriz, ancak Lenin'in ahlaken savunamayacağımız hiçbir eylemi yoktur.

tarihci.candan@gmail.com


http://haber.sol.org.tr/yazarlar/9030.html