6 Mart 2009 Cuma

Komplo Teorisi - Halid Özkul

KOMPLO TEORİSİ VE FESATINI AÇIKLADIĞINI ZANNEDERKEN FESAT (KONSPİRASYON) ODAKLARINA NASIL HİZMET EDİLİR?


Hegemon Anglo-Amerik-Sakson emperyaliziminin iktisadi çıkarlarını savunmak amacı ile siyasal Psikolojik Savaşını dünya çapında kitlesel olarak belleklerde sürdürdüğü bir emperyalist kültür saldırganlığı vardır. Bu saldırganlığın çeşitli versiyonlarından biri son yıllarda adeta entelektüller arasında “moda” haline getirilmiştir. Özellikle 1960’lı yılların ortalarından itibaren, 1980’lerde daha da yaygınlaştırılarak “serbest piyasa”ya sürülen bütün “illuminati” düzmece kurgusal palavralar, sonuç olarak; ya Vatikan ya da Masonlar veya müttefikleri zionistler ve de emperyalist ülkelerin gizli servislerinin psikolojik savaş harekâtçılarıyca bilinçli olarak manipüle edilen dezenformasyonlardır. Bunlar “gri propaganda” harekâtı olarak işlev görürler. (Konuyu kavramak için bknz. “Gizli Ordular- ABD İzrael Global Devlet Terörü-JI-TRC-IIS”).


1965’te yayımlanan Kerry Wendell Thornley(1938–1998)’in çocukluk arkadaşı Greg Hill(1941–2000) ile beraber yazmış olduğu Principia Discordia-Düşünce Ayrılığı İlkeleri bu harekâtın ilk ürünüdür diyebilirim. Thornley genelde “Omar Khayyam Ravenhurst” veya kısaca “Lord Omar” olarak tanınırdı. 1960’larda “Ho Chi Zen” adı ile kaleme aldığı, Zen ve Tao kültürlerinden harmanlanmış politik görüşleri Zenarchy(Zenanarşi) adı altında Amerikan “karşı-kültür” hippy hareketi içinde yeralmıştır. Ateizm, anarşizm, objektivizm, neo-paganizm, Budhizm ve kendi Discordianizminin mimetik mirası olan Dehaüstü Kilisesi yaşamının baştanbaşa konusudurlar.


Hepsinden ilginç olanı Deniz Kuvvetlerinde iki yıl askerlik yaptığında radarcıdır(1958). Buradaki en yakın arkadaşı ise Lee Harwey Oswald’tır- Kennedy Suikastı’nın “günah keçisi”. (Oswald 1959 Sonbaharında sonradan CIA tarafından planlandığı ortaya çıkan Sovyetler Birliği’ne ilticayı gerçekleştirir. Bu ilticadan önce Oswald’a CIA tarafından Marxizm üzerine eğitim verilmiştir. Gen.bil.i.bkz. “Gizli Ordular-Pentagon-NSA-CIA ve Masonlar”) Thornley, Oswald’la George Orwell’in ünlü romanı “1984”ün konusu –felsefe ve marxizm- üzerine tartıştıklarını sonradan kaleme aldığı bir yazıda belirtmiştir. (“1984” sonradan CIA’ya hizmet verdikleri ortaya çıkan ünlü karşı-kültür rock gurubu Pink Floyd’un 1989’da Berlin Duvarı yıkılmasını ana tema teşkil eden konserlerinin görsel efekti olduğunu tekrar anımsatayım. Psikolojik Savaşın gerilediği 1990’ların ortalarında belgelerle ortaya çıkan bu “kitlesel beyin yıkama” operasyonu hakkında Türkiye’de kimsenin bilgi sahibi olmaması da çok ilginçtir!)


Thornley, ordudaki aktif görevinden Eylul 1960’da ayırılır. Şubat 1962’de Oswald’ı bir romancı gözü ile irdeleyen The Idle Warriors-İşsiz Savaşcılar’ı yazar. 22 Kasım 1963’te Kennedy’nin katledilmesinden önce. Warren Commission Mayıs 1964’te kitabı kanıt olarak Ulusal Arşiv’e alır. 1965’te yayımladığı Oswald adlı kitabı da ilginçtir ki Komisyonun “Oswald bir tek suikastçıydı” resmi tezini savunmaktadır. Ocak 1968’de Kennedy Suikastı’nın üzerindeki resmi örtüyü savuran New Orleans bölgesi başsavcısı Jim Garrison, Thornley’i suikastçılarla işbirliği içinde olmakla suçlayacaktır. Yine ilginçtir ki, Thornley kendini savunurken New Orleans’da misafir olarak kaldığı sürede “Garry Kirstein” ve “Slim Brooks” gibi iki orta yaşlı esrarengiz kişi ile birçok kere biraraya geldiğini iddia etmiştir. Bize yabancı olmayan hikâyesine göre, bu kişiler tuhaf ve çekiciydiler… “Garry Kirstein” kıdemli CIA görevlisi ve Watergate hırsızı Everette Howard Hunt (sonradan o da yazar olacaktı), “Slim Brooks”ta Nixon’un o yasadışı suçunun ikinci ortağı Jerry Milton Brooks olacaklardı. Brooks 1960’ların anti-komünist radikal muhafakâr militan grubu The Minutemen’in bir üyesiydi. İşte Thornley, böylece Kennedy suikastını CIA’nın LSD, MK-ULTRA beyin kontrol araştırma programları, okült temelli Nazi-Vril seçilci soy programları ile harmanlayarak piyasaya sürüyordu… Kitap 1970’de 4.baskısını yapar.


Thornley artık daha çok lümpen-proletaryanın ve varoş küçük burjuvazisinin tercih ettiği ucuz dergilerde paranoid “görev”ini ifa ederken, 1960’lı yılların sonlarında pornografik Playboy dergisinde çalışan gazeteci Robert Joseph Shea (1933–1994) ile onun çalışma arkadaşı Robert Anton Wilson (1932–2007) ortak bir bilim kurgu roman yazarlar. Her ikiside anarşi üzerinde hem fikirdirler, kısaca kaos ve kibernetik ürününü verir. The Illuminatus! Trilogy üç romandan oluşan bir seridir- The Eye in the Pyramid-Piramitteki Göz, The Golden Apple-Altın Elma ve Leviathan (Tevrat’ta adı geçen büyük su canavarı). 1969’dan 1971’e kadar yazılmışlarsa da ancak ilk baskısı Eylül 1975’te gerçekleşir. Triloglar taşlamalı, post-modern, bilim-kurgu etkisindeki macera hikâyeleridir. Uyuşturucu, sex ve sihirle bezenmiş sayısız konspirasyon(fesat) teorileri tarihsellik ve düşünülebilirlik içinde yazarların İlluminati uyarlamasına menteşelenmiştir. Komplo özeti öykülerin temaları konspirasyonlar, fnord, numeroloji, karşı-kültür, idraka ilişkin ahenksizlik, kişisel tavsiye ve diğer işlere dokundurmalardır. Ne ki bütün bunlar yazarların kişiliklerine uygundur. Shea biyografisinde eski gazeteci, romancı olarak tanımlanırken, Wilson için kariyerler sıralanmaktadır; romancı, deneme yazarı, filozof, gelecekçi, hürriyetçi ve “psychonaut” deyimi kullanılmaktadır ki bu ‘akıl ve ruhun gemici’ olması grekçe ψυχοναύτης kelime anlamından, kendi bilincini uyuşturucularda dâhil olmak üzere deneyimlere sokup mistik gelenekler içinde yelken açmaya kadar varan çok geniş bir çoğulculuk içinde burjuva bilinemezciliğin modern dalını içermektedir.


Kasım 1976’da İngiltere-Liverpool’da, Mart 1977’de London Ulusal Tiyatro’da “Illuminatus!” sahneye uyarlanır. 1978’de Washington’da sahnelenir. Trilogy’de simgeleşmiş olan “fnord” ve “23 enigma” kelimelerinin rağbet görmesi sağlanır. “23 enigma” discordianizmin vahye dayalı gizemselleştirilmiş sayıdizilimidir. Tıpkı önceki gibi tamamen uydurma bir kelime olan “fnord” ise bir konspirasyon suçlaması ile yanlış yön göstemek için konu dışı enformasyon tasarlayan veya dezenformasyon tipografisi (kabartma kalıplar üzerinden dizgi ve baskı yöntemi) betimlemesidir. 1980’lerde çizgi romana uyarlanır. 1980’lerin ünlü hackerı Karl Werner Lothar Koch (1965-1989) kitabın etkisinde kalarak olguyu bilgisayar ortamına taşır. (1987’de daldan dala atlayan yedi sayfalık bir hackleme manifestosu sınıflandırması kaleme alır. O ve arkadaşları ABD askeri bilgilerini KGB’ye taşımakla suçlanırlar, cesedi Lower Saksonya-Celle ormanında gazla yakılmış bir halde bulunmuştu. Kısa yaşamı “23” adlı filme konu olmuştur.) Basımından 9 yıl sonra 1984’te Trilogy tek kitap halinde basılır. 1986’da klasik hürriyetçi kurgusu üstüne tasarlanmış olan Prometheus Hall of Fame Award (ödülü) kazanır. Ödülü veren 1979’da L.Neil Smith tarafından kurulmuş olan Prometheus Award’ın yeniden 1982’de canlandırdığı Libertarian Futurist Society- Hürriyetçi Gelecekci Derneği’dir. Bu derneğin misyonu “resmi tarih” eleştirisi yapmaktır, ama ustaca kitlelerin kafasına burjuva fesatlarını kullanaraktan anti-sosyalizmi işleme hürriyeti yolunda. Amerikan İmparatorluğu ideolojisini besleyen komplo ve konspirasyonların emperyalist kültür mesajlarını ileten Stars Wars ve benzeri yapımlara ödüller dağıtan Lester Neil Smith III. aynı zamanda Hürriyetçi Parti’nin de 2000 yılı ABD başkanlık adayı olmuştur. Ayrıca bu hürriyetçi adam çok ilginç başka biriyle de ortak “korku fesadı”nı işleyen kitaplar yazmış: Hope-Umut ve The Mitzvah gibi. Kendisine El Neil diye de hitap edilen yazarın ortağı Aaron Zelman. Zelman Vietnam gazilerinden, donanma askeri olarak imparatorluğu korumuş. Ama bir başka işlevi 4 bin üyeli Jews for the Preservation of Firearms Ownership (JPFO) –Ateşli silâhlar Mülkiyetinin Korunması için Yahudiler örgütünün Yürütücü Direktörü olması. Kendi deyimi ile Amerika’nın en saldırgan ‘sivil haklar’ örgütünün. Armalarıda çok açık ABD bayrağı ile sarmalanmış Davut yıldızı bunun iki yanında bir antik av tüfeği ile tam otomatik dürbünlü tüfek… Ne hürriyetçilik ama! İşte bu gerçek sayfalar dolusu kanıtlamaya çalıştığımız burjuva düzenbazlığının en somut kanıtlarından biri.


İşte bu fasılda Trilogy 1990’da ikinci, Mart 1991’de dördüncü baskıyı yapar. Trilogy konspirasyon kurgusunun bir tohumlama çalışması olarak on yıllar aracılığıyla Foucault Sarkacı, Melekler ve Şeytanlar, Da Vinci Şifresi, Kan Davası için K, Bekçiler, Görünmezler, X-Dosyaları ve Lost’la karşılaştırıldığında modası geçen olarak kalır. (Bu bölüm şu anda gerçek devrimci bir yayımevi bulamadığım için basılamayan “Gizli Ordular- Devlet Terörü ve Ajan Provokatörler” kitabımdan iktibas edilmiştir.)


Ülkemizde bu misyonu ifa eden 1980’lerin sonlarından itibaren “Harun Yahya” takma adı ile kitap yazdıran Adnan Oktar “Adnan Hoca” adlı şahıs ve müritleri olmuştur. Benim bu konuları nesnel gerçekci tabana oturtarak bilimsel görüş açısı ile irdeleme çabalarıma karşın birçok küçük burjuva aydın “artist” olmanın dayanılmaz hafifliğinde sonuçta “Adnancı” konvoya katılmışlardır. Bunların içinde en tehlikeli olan bu çabaların “ilerici”, “yurtsever”, “solcu” kılıklı bazı kişilerce devrimci saflara sızdırma girişimleridir…


1980’lerin ortalarından itibaren kotarılmaya başlanan Yeni Amerikan Demokrasisi Projesi kapsamında, Zionizmin ortaklığı ile beraber Amerikalı evangelist ağırlıklı yeni-muhafazakâr tarafından tezgâhlanan “sivil toplum” harekâtının başını çeken ideologların birçoğu da eski troçkist ve maoculardan oluşmuştur. İşte bu ilginç burjuva bulamaçtan doğan “sivil darbe” düşüncesi kendini eski sosyalist hinderlandta “renkli sivil darbe”lerle ifade etmiştir. Sırtlarını global tekelci mali oligarşinin azgın spekülatör “açık toplumcu” mali sermayesine dayayan bu ideologlar eski sosyalist (tekelci devlet kapitalisti) hinderlandta mini uluscukların yaratılmasını teşvik ederlerken, Yakın Doğu içinde “görünür hedef”i bu olan ama aslında petrol kaynaklarının denetimini “garantiye almak” olan Büyük OrtaDoğu Projesi’ni yaşama geçirmeye sıvanmışlardır. Bu hedefe karşı çıkanlar eski sosyalist hinderlandta adından başka hiçbir şeyi “komünist” olmayan güçler olduğu için bir sorun yaratmamıştır. Milliyetçi faşist mafialar ise işbirlikleri ile işleri kolaylaştırmıştır. Pürüz Yakın Doğu’dadır. Ama Araplarda değil…


Yeni-muhafazakârlardan Müslüman Ferit Zekeriya (Fareed Zakaria- Müslümanlar latincede böyle yazılmasına bayılıyorlar- Freudik bir vaka!) baş ideolog zionist Samuel Huntington(1927–2008)’un ölümü nedeni ile Newsweek’te (türkçe 18.01.09) yayımlanan makalesinde onu şöyle övüyor: “İnsanın kimlik olarak benimsediği ideolojinin sahneden çekilmesiyle dinin yeniden ön plana çıkacağını gördü.” Ama yalaka şunu yazmıyor, yazamaz da: “görmedi” kendisi de militan radikal muhafazakâr (faşist) bir ideolog olarak bunu “önerdi” ve “uygulattı”. Ta Vietnam’dan beri mazlum işçi ve emekçilerin kanlarını içen bir vampir olarak. İşte bu fasılda radikal laikler olarak TSK içinde Kemalist inkilâpçı (devrimci değil!) subaylara “din” dendi mi haklı olarak “kan” beyinlerine hücum ediyor, böylece sağlıklı bir biolojik ortam doğmasına karşın, bu bir “şok” sayesinde olduğu için “travma” yaşanıyor ve tuzağa düşüyorlar…


Evet, sorun Türkiye’dedir dedik. İlginçtir NATO üyesi olarak Türkiye’de devrimci güçlerin kafası ‘balyoz”larla tam iki kere ezildiği için (aslında 1923’ten beri sürekli ezilmektedirler) günümüz sivil muhlefetinde hiçbir sorun yoktur. Sorun eski ‘balyozcu’dan kaynaklanmaktadır. 1990’da küresel siyaset arenasında eski oyunun perdesi inerken, Türkiye’de bazı üniformalı bürokratların gözlerindeki perde tersine açılmaya başlamıştır. İşte emperyal-zion için sorun buradadır. Ama sanıldığı gibi hiç de tehditkâr değidir bu sorun. Çünkü bu gücün elindeki kadro, geçmişte NATO-Stay Behind hizmetinde devrimcileri ezmekte ve katletme kullandıkları kılıç artıklarıdır. Bunların da oyunun kurallarını örgütlenme modelinden dolayı hiç bilmemeleri normaldir. Bunun için mezbahalık koyun muamelesi görmektedirler…


Böylece aslında jandarma istihbaratını bağlayan “9. Grup fesatı(konspirasyon)” (Tuncay Güney’i kullananlar ona “8. Grup Konspirasyonu” olarak sufle etmişlerse de bu TSK yapısının senaristler tarafından iyi bilinmemesinden kaynaklanmaktadır) NATO-Stay-Behind’ın popüler adlandırması -ki ilk olarak 1992’de benim tarafımdan deşifre edilmiştir- “Ergenekon” fesatı icra edilmeye başlanmıştır. Tabii iktidarın siyasal devamlılığı global ABD imparatorluğu tarafından istendiği içindir ki fesatın seçime dönük tavrının “öznel” çabaların katkılanması sanılması, genel senaryoyu daha tam olarak kavrayamamışların analiz yanılgısıdır…


Böylece “sivil darbe” bütün gücü ile medyatik olarak kılıncını atmıştır. Generallerin Kemalist kanadı “askeri darbe” planladıkları iddiası ile toparlanmıştır. Araştırmacı arkadaşım Sait Kaya’nın gönderdiği bir gazete haberini arşivime koymuştum. 26 Mayıs 2006 tarihli Akşam gazetesindeki haber ilginçtir. Bilim Araştırma Vakfı’nın, İstanbul Sepetçiler Kasrı’ndaki “Vatan, Millet Bölünmez” konferansına davetlileri arasında eski Harp Akademileri Komutanı Org. Necati Özgen, Prof. Dr. Mahir Kaynak , “gazeteci” Ömer Lütfü Mete ve eski Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur’da bulunmaktadır. Davete gelinirken Eruygur’a Akşam nuhabirlerinin vakfın Adnan Oktar ile bağlantılı olduğunu belirtmeleri üzerine general adeta ‘şok’ olmuş ve tam çark tornistan etmiştir. (Bu konferansa katılanların hiçbiri tutuklanmamıştır. Sadece katılmayan Eruygur tutuklanmıştır. Hâlbuki bunlardan ikisi gerçek NATO-Stay Behind-Ergenekon örgütünün görevlisi olarak geçmişte görev ifa etmişlerdir. Şimdi ise demokrasi evliyasını oynuyorlar…)


“9 Grup Konspirasyonu”nun başını çeken “F Grubu”nun başındaki ideologların biri de geçmiş yıllarda Türkiye’de Triolog teorilerini savunan “gazeteci” efendidir. Ama kendisi nalınlarını caminin avlusunda bırakıp koşa-koşa Bilderberg toplantılarına gitmiş ve hidayete ermiştir. Makalemizin başlığını ne koymuştuk: “Komplo Teorisi Ve Fesatını Açıkladığını Zannederken Fesat (Konspirasyon) Odaklarına Nasıl Hizmet Edilir?”


Halid Özkul

Araştırmacı-yazar

25.02.09

halidozkul@ttmail.com